KİTABIN ADI : BİLMENİZ GEREKEN 50 FELSEFE FİKRİ
YAZARI : BEN DUPRE
(Kitap, her biri dört sayfaya sığdırılmış 50 felsefe fikrini irdeliyor. İrdelenen konular, bu güne kadar felsefe tarihini ve filozofları, düşünürleri derinden etkileyen düşünceler. Ben her konunun ayrı ayrı özetini çıkarmak yerine, dikkatimi çeken cümleleri sizlerle paylaşmak istedim. Konuya ilgi duyarsanız ve felsefeye merakınız varsa kitabı almanızı ve bütününü okumanızı öneririm. n.a.)
1. Zorunlu bir gerçek, başka türlü olamayandır. Her konuda ya da bütün olası dünyalarda doğru olmalıdır.
2. Darius Pers hükümdarı iken, sarayındaki Yunanları huzuruna çağırdı ve onlara babalarının cesetlerini yemek için ne kadar istediklerini sordu. Dünyanın parasını verse de böyle bir şey yapmayacaklarını söylediler. Daha sonra Yunanların hazır bulunduğu bir sırada, gerçekten anne-babalarının cesetlerini yiyen Kallatiye adındaki bir kabileden olan Hintlilere (Yunan geleneğinde olduğu gibi) cesetlerini yakmak için ne kadar istediklerini sordu. Onlar da dehşete düştü ve hükümdara, bir daha asla böyle bir şey teklif etmemesini söylediler.
3. Gelenek her şeyden üstündür.
4. Bir ahlaki yargıda bulunurken mutlaka ilgili grubun toplumsal normlarına bakmak gerekir.
5. Aslında ahlaki yaşamımız tartışma ve kınamalarla doludur elbette. Hele ölüm cezası gibi konularda rengimizi güçlü bir şekilde belirtiriz.
6. Küçük veya büyük olsun, bir şekilde ortak bir zemin paylaşmadan mantıklı tartışma yapılamaz. Anlamlı bir iletişim kurabilmek için herhangi bir şey, bir doğru üstünde hemfikir olmak gerekir.
7. Hiçbir ahlak otoriteye dayandırılamaz, otorite dini olsa bile.
8. Erdemli davranışlar tanrılar tarafından sevildiği için mi erdemlidir, yoksa erdemli oldukları için mi tanrılar tarafından sevilirler?
9. Amaç yöntemi haklı çıkarabilir, yeter ki amacı haklı çıkaracak bir şey olsun..
10. Eylemler mutluluğu artırmaya yöneldiği ölçüde doğru, mutluluğun tersini üretmeye yöneldiği ölçüde yanlıştır.
11. Kant'a göre yalan söylememek ahlakın temel ilkelerinden biri, başka bir deyişle "kesin buyruktur", yani bir kimsenin sonuçlarına bakmaksızın, koşulsuz olarak yapmak zorunda olduğu bir şeydir.
12. Eylemini belirleyen ilke öyle olmalı ki, aynı zamanda evrensel bir yasa olmasını da dileyebilmelisin.
13. İki şey var ki, biz onlar hakkında daha sık ve daha düzenli kafa yordukça, ruhu hep artan bir hayranlık ve huşuyla dolduruyor; tepemizdeki yıldızlı gökyüzü ve içimizdeki ahlak yasası. (Kant)
14. Bir kararda belirli bir muğlaklık seviyesinin kaçınılmaz olması, o kararın alınamayacağı ya da alınmasının doğru olmayacağı anlamına gelmez. Sınırı nerede koyacağımız önemlidir.
15. Yaşamın bazı alanlarında, bazı olaylarda, kişinin yaptığı şeyden ötürü onun övgüye layık olduğunu düşünürüz, ama farklı davransaydı da onu suçlamazdık. (Siperden çıkınca yaralanan, buna rağmen savaşmaya devam eden ve bir süre sonra kan kaybından ölen; ya da bunu yapmayıp yaralandığında yerde kalıp, gelen sıhhiyeler tarafından hastaneye götürülüp, yaşamaya devam eden bir asker..n.a.)
16. Yukarıdaki kuramın özeti; görev zaten yapılması sıradan bir görev olamaz, övgüye değer olmalıdır, gerçekleştirilmemesi durumunda kimse suçlamada bulunamaz.
17. Paranızın bir kısmını düzenli olarak muhtaç insanlara harcıyorsunuz. Bu ahlaksal bir zorunluluk değildir. Başkaları, bağışta bulunduğunuz için sizi övebilir ama size uymadıkları için kendilerini kötü hissetmezler. Ancak, bu olaya faydacı açıdan bakarsanız; böyle bir eylem genel faydayı artırıyorsa bunun yapılması gereken şey olmadığı nasıl söylenebilir?
18. Ne tür insanlar olmamız gerektiğinden ziyade, ne tür şeyler yapmamız gerektiğine karar vermeliyiz.
19. İyi bir insan olmak ve doğruyla yanlışı ayırt etmek öncelikle bazı ahlak kurallarını ve ilkelerini anlama ve uygulama meselesidir. Daha doğrusu bu, doğru eğitim ve uygulamalar yoluyla bilgelik kazanarak koşullara uygun davranışları sergileyecek bir insan olma ya da böyle bir insana dönüşme meselesidir. Kısacası, doğal ya da sonradan edinilmiş olsun, doğru kişilik ve huylar, doğru davranış biçimlerini ortaya çıkarır. Söz konusu huylara erdem denir.
20. Yunanlar dört ana erdemden söz eder; cesaret, adalet, kendine hakim olma, pratik akıl.
21. Herhangi bir geçmiş olayın ya da olaylar dizisinin ne kadar düşük ihtimalli olduğu (rastgele ve bağımsız oldukları sürece) gelecekteki olayların ihtimallerini ilgilendirmez. Başka türlü sanmaya "kumarbaz yanılgısı" denir.
22. İnsan konuşamayacağı şey hakkında susmalıdır.
23. İki iddiadan birini seçmemiz gerektiğinde, daha az varsayıma gerek duyan açıklamanın daha muhtemel olduğunu düşünürüz.
24. Bir insanın eylemlerini anlamaya çalışırken kaçınılmaz olarak niyetleriyle ilgili varsayımlarda bulunuruz. Bir sanat yapıtının yorumlanması da kısmen benzer varsayımlar ve çıkarımlar yapılmasına bağlı değil midir? Sonuç olarak, yazar veya sanatçının yapıtının hangi anlamı taşımasına niyet ettiğinin yapıtın gerçekte hangi anlamı taşıdığıyla bağıntısız olduğu düşüncesi yenilir-yutulur gibi değildir.
25. TANRI İLE İLGİLİ GELİŞTİRİLEN "KÖTÜLÜK PROBLEMİ"..
· Tanrı alim-i mutlaktır; mantıksal olarak bilinmesi mümkün olan her şeyi bilir,
· Tanrı kadir-i mutlaktır; mantıksal olarak yapılması mümkün olan her şeyi yapmaya gücü yeter,
· Tanrı rahim-i mutlaktır; evrensel iyi niyet sahibidir, yapılması mümkün olan her iyi şeyi yapmayı arzu eder..
Kötülük problemini özellikle göz önünde tutarak, bu üç temel sıfattan akılla şu çıkarımlar yapılabilir:
· Eğer Tanrı alim-i mutlaksa, yaşanan bütün bu acı ve ızdırabın baştan aşağı farkındadır,
· Eğer Tanrı kadir-i mutlaksa, bütün acı ve ızdırabı önlemeye gücü yeter,
· Eğer Tanrı rahim-i mutlaksa, bütün acı ve ızdırabı önlemeyi ister.
Tanrı, bütün bunların sonucu olarak; Tanrı neler olup-bittiğini ya bilmiyordur, ya umursamıyordur, ya bu konuda elinden bir şey gelmiyordur, ya da Tanrı yoktur.
26. Dünyanın herhangi bir andaki durumu, bir önceki durumu tarafından zorunlu kılınmış ya da belirlenmiştir, ki o durum da kendinden bir önceki tarafından belirlenmiştir.
27. Tanrı'ya inanmak, nihayetinde akıl değil, iman meselesidir.
28. İman gönüllü bir teslimiyet halidir ve ancak Tanrı'nı lütfuyla kazanılabilir. Bununla birlikte yine de kişinin samimi bir irade göstermesini gerektirir. Dinsel inancın akılcı zeminde doğru dürüst savunulamayacağı olgusu, imancının elinde artı bir değere dönüşür. Eğer Tanrı'ya inanmaya giden tam anlamıyla akılcı bir yol olsaydı, imana gerek olmazdı, ama akıl bu doğrulamayı sağlayamadığı için iman devreye girer ve boşluğu doldurur.
29. İbrahim, Tanrı'nın buyruklarını sorgusuz sualsiz kabul etme açısından dini imanın bir numaralı örneği kabul edilir; hatta bu doğrultuda öz oğlu İshak'ı kurban etmekten bile çekinmemiştir. Ne var ki, dinsel bağlamdan çıkarıp rasyonel açıdan bakılacak olursa İbrahim'in davranışı deliliktir.
(İslam alemi, bu olayda İsmail'in kurban edileceğini bilgisine sahiptir, bu bilgi yanlıştır, İbrahim'in çok ileri yaşlarda çocuk sahibi olmak istemesi, Tanrı'nın bunu kabul ederek İbrahim'e verdiği oğlan çocuk İshak'tır. İsmail evlatlık olarak alınmış olan çocuktur. n.a.)
30. Hıristiyanlığı gerçeklerden daha çok severek yola koyulan kişi, bir süre sonra kendi mezhebini Hıristiyanlıktan daha çok sevmeye başlayacak, en sonunda da hepsinden çok kendini sevecektir.
31. Dinsel inanç özümüzde var olan pek çok ilkel ihtiyaç ve kaygılara açık yanıtlar sağlar.
32. Otoriteye kolayca itaat eden insan, ahlakı ve yasaları kendilerince yorumlayan cemaat ve tarikatların etkisine de daha kolay girer, bu da bazen bağnazlık ve yobazlığa dönüşebilir.
33. TANRI'YA İNANMA KONUSUNDA, "PASCAL'IN KUMARI" ARGÜMANI
· Tanrı'ya inanabilir ya da inanmayabiliriz. Eğer inanmayı tercih edersek ve haklı çıkarsak, yani Tanrı varsa, sonsuz mutluluğu yakalarız. Eğer haksız çıkarsak pek bir şey kaybetmeyiz.
· Öte yandan inanmamayı tercih eder ve haklı çıkarsak, yani Tanrı yoksa, hiçbir şey kaybetmeyiz ama fazla bir şey de kazanmayız.
· Ama eğer haksız çıkarsak, muazzam bir kaybımız olur, en iyi ihtimalle sonsuz mutluluğu elimizden kaçırmış oluruz, en kötü ihtimalle sonsuz cehennem azabına mahkum oluruz.
· Kazanacak şey bu kadar çok, kaybedecek şey bu kadar az olduğuna göre Tanrı'nın var olduğunu düşünerek hareket etmemek hata olur.
34. Negatif özgürlük, dış müdahalelere karşı özgür olmaktır. Pozitif özgürlük ise genellikle birtakım amaçlara olaşma özgürlüğü olarak nitelenir.
35. İnsan toplumlarının dinamikleri inanılmaz karmaşıktır, ama genel olarak adil toplumların adil olmayanlardan daha istikrarlı ve uzun ömürlü olduğunu varsayabiliriz. Bir toplumun üyeleri, toplumu bir arada tutan kurallara uymanın ve toplumun kurumlarını yaşatmanın adil olduğuna inanmalıdır.
36. İnsanlar hepsini birden korku altında tutacak ortak bir güç olmadan yaşadıkları zaman, savaş denilen durumda olurlar; ve bu savaş herkesin herkese karşı savaşıdır.
37. Böylece ilk sıraya, bütün insanlarda var olan ve ancak ölümle sona eren, sürekli ve durmak bilmez bir kudret, daha fazla kudret eğilimini koyuyorum. (Thomas Hobbes)
38. Kılıcın zoru olmadıkça ahitler sözlerden ibarettir.
39. Ahlaki düşüncelerimizin altında yatan temel sezgi hakkaniyettir.
40. Roma İmparatorluğu'nun dördüncü yüzyılda Hıristiyanlığa geçmesi, Hıristiyanlığın erken dönemlerinde görülen barışçı eğilimler ile imparatorluk yöneticilerinin askeri ihtiyaçları arasında bir uzlaşmayı gerektirmişti.
41. Bazen eylem ne kadar beyhude görünse de bir saldırgana karşı koymak kesinlikle doğrudur; direnmemek ise ahlaksızlık, hatta korkaklıktır.
42. Siyaset kan dökülmeyen savaştır, savaş ise kan dökülen siyasettir. (Mao Zedung)