Kul Ahmet 1932 yılında Bozlar köyünde doğdu. Asıl adı Ahmet Kartalkanat'tır. Babası sonradan Kantarma köyüne yerleşen, Mehmet beydir. Mehmet bey ise Pazarcık'ın Köroğlu köyüne yerleşmiş olan Sinamilli aşiretinden Bilal ağanın oğludur. Köroğlu denince, benli dmne de akla gelir. Köroğlu'nun karısıdır benli döne. Pivayetlere göre Bilala ağanın nenesi benli dönenin soyundandır. Nereden nereye! Köroğlunun soyundan biri yirmi birinci yüzyılda bir ozan olarak karşımıza çıkar.
Yalnız bu kadar mı? Ozanın nenesinin babası Mehmet dede, tarikatın piri idi ve Mehmet dede'de bir ozandı. Babası da saz çalan şiir söyleyen biri... Kul Ahmet 1 yaşında iken babası ölür. Hatice ve Fidan adında iki kardeşi ile öksüz kalır. Annesi Memeiş diye biri ile evlendirilir. Kul Ahmet çok acı çekerek büyür. İlk okulu bitirir ve 12 yaşında saz çalmaya başlar. O yıllarda Aşık Veysel'in yolu oralara düşer. Kul Ahmet Aşık Veysel'e hayran olur. İlk dersini ondan alır. Bundan böyle her gördüğü ozanın peşine düşer. Birşeyler öğrenebilmek için. Kul Ahmet'in çabaları boşa gitmez. Sonunda ünlü bir ozan olur.
Hayatının bundan sonrasını Kul Ahmet şöyle anlatıyor;
“Askerlik görevimi yaptıktan sonra akrabalarımdan Halil ağanın kızı Ayşe'ye gönlümü kaptırdım. Araya rakipler girince babası kızını bana vermek istemedi. Bende kızı kaçırdım. Babası bizi yakalattı. Bu yüzden Maraş hapisanesinde 1 yıl hapis yattım. TBMM'ye mazum dilekçe yazarak affımı istedim. Suçsuz bulunduğum için bırakıldım.
Sazımı aldım gurbete çıktım. Muş yöresinde Zeynep adlı yörük kzını sevdim. Babası Hüseyin Ağa kızı önce bana nişanladı. Sonra da paralı birine vermek için vazgeçti. Zeynep'te başkasına varmamak için ağu içti intahar etti. Bu acılarla bu kez Bağdat'a gittim. Sonra yine Anadoluya döndüm. Daha sonra Ankaraya geldim. Ve halden anlayan ehli diller can dostlar buldum.
Ankara'da Ali Tatlıbal beyin kzı fatma ile evlendim. Ve karımı çok sevdim. Mehmet ve Kenan diye iki oğlumuz oldu. 1971 de karım kalp yetmezliğinden öldü. Hem de ameliyat masasında. 2 oğlum yetim kaldı. Ben de onları Ankara Atatürk çocuk yuvasına vermek zoruında kaldım. Bu acılar içinde Anadoluyu karış karış dolaştım. Aşık Veysel Aşık Mahsuni ile arkadaşlık yaptım. Ankara da devlet dairesinde 7 yıl çalıştım. Avrupa ülkelerini şimdiye kadar 5 sefer dolaştım. Radyo ve televizyonlar da değişlerimi çaldım söyledim. Ekmek paramı ozanlıkla kazandım.”
Kul Ahmet sazı ile sözleri ile bu yurdun bu toprakların ozanıdır. İnsanlığa hizmet etneyi barış içinde yaşamayı kendine yol etmiştir. Türklüğü öven bir ozandır.
Annem Türktür babam Türktür soyum Türk
İlim Türktür vatanım Türk köyüm Türk
Ay yıldızlı bayrak bir de Atatürk
Ordu ile sancak askerde benim
Bu duyguları aşılayan Kul Ahmet içten bir Atatürkçü ve yurtseverdir. Pek çok değişi halkın dilinde türkü olarak dolaşmaktadır. İnsanlık Türklük ve yurt sevgisi ile doludur.
Dedim kaşın zülfikar mı?
Dedi ki yay
dedim cemalin ne güzel
dedi ki yay
dedim seni seviyorum
dedi ki vay
dedim elden gönlün varmı?
Dedi ki yoh yoh
dedim şirin huyun mudur?
Dedi ki he
dedim melek soyunmudur?
Dedi ki he
dedim gurbet köyün müdür?
Dedi ki he
dedim başka ilin var mı?
Dedi ki yoh yoh
dedim koynun nedir?
Dedi ki cennet
dedim ki iki gülün varmış?
Dedi ki a bu hayat
dedim senin yarin kimdir?
Dedi kul ahmet
dedim başka yarin var mı?
Dedi ki yoh yoh
Bayan yoh yoh Esin Avşar tarafından zevkle okunarak halka sevdirilmiştir.
-Esin Avşar Kul Ahmet'i sahneye çağırarak türkünün telif ücretini ödemek istediğini söyledi.
- Kul Ahmet te benim telif ücretim sadece yanağından bir öpücüktür deyip sarılarak öpmüştür.
Ozanlarımız böyle gönlü bol insanlar. Şimdi Pazarcık meydanında Kul Ahmet 'in heykeli dikilmiştir.
Yakışıklı ve uzun boylu ozanımıza yakışanda budur.
Halk edebiyatının gelenek ve törlerine içtenlikle uyan kul ahmet ozanlık niteliklerine tümüyle sahiptir. Acı dolu hayatı onu ozanlığın yüksekliğine çıkarmıştır. Halkımızı ulusal birlik ve beraberliğini isteyen değişlerinde ve düşünce ve duygularını aşılayan içten bir Atatürkçü ve yurtseverdir.
Köy türkülerinin en güzellerini arkasında büyük olaylar gerçekleşir. Bütün köyü saran düğün dernek büyük bir müjde olur. Arkasından kızıl kandil türküleri yakılır. Bütün köyü bütün memeleketi saran bir bela belirir. Bir deprem bir sel felakaeti bulaşıcı bir hastalık... arkasından türküler yine göz göz açılır. Düğün dernekler geçer, depremler afetler geçer türküler arkasından iz bırakır. Yerine yenileri yakılır. En güzel köy türkülerinde bizi saran bir tazeliğin özü güzeli yabana atılacak gerçek değildir. Ben köy türkülerinin delisiyim.
“ Bu notlar Kul Ahmet'in hayat hikayesi kitabından alnmıştır”
CEMAL BORANDAĞ 17 MAYIS 2016 İSTANBUL
Yalnız bu kadar mı? Ozanın nenesinin babası Mehmet dede, tarikatın piri idi ve Mehmet dede'de bir ozandı. Babası da saz çalan şiir söyleyen biri... Kul Ahmet 1 yaşında iken babası ölür. Hatice ve Fidan adında iki kardeşi ile öksüz kalır. Annesi Memeiş diye biri ile evlendirilir. Kul Ahmet çok acı çekerek büyür. İlk okulu bitirir ve 12 yaşında saz çalmaya başlar. O yıllarda Aşık Veysel'in yolu oralara düşer. Kul Ahmet Aşık Veysel'e hayran olur. İlk dersini ondan alır. Bundan böyle her gördüğü ozanın peşine düşer. Birşeyler öğrenebilmek için. Kul Ahmet'in çabaları boşa gitmez. Sonunda ünlü bir ozan olur.
Hayatının bundan sonrasını Kul Ahmet şöyle anlatıyor;
“Askerlik görevimi yaptıktan sonra akrabalarımdan Halil ağanın kızı Ayşe'ye gönlümü kaptırdım. Araya rakipler girince babası kızını bana vermek istemedi. Bende kızı kaçırdım. Babası bizi yakalattı. Bu yüzden Maraş hapisanesinde 1 yıl hapis yattım. TBMM'ye mazum dilekçe yazarak affımı istedim. Suçsuz bulunduğum için bırakıldım.
Sazımı aldım gurbete çıktım. Muş yöresinde Zeynep adlı yörük kzını sevdim. Babası Hüseyin Ağa kızı önce bana nişanladı. Sonra da paralı birine vermek için vazgeçti. Zeynep'te başkasına varmamak için ağu içti intahar etti. Bu acılarla bu kez Bağdat'a gittim. Sonra yine Anadoluya döndüm. Daha sonra Ankaraya geldim. Ve halden anlayan ehli diller can dostlar buldum.
Ankara'da Ali Tatlıbal beyin kzı fatma ile evlendim. Ve karımı çok sevdim. Mehmet ve Kenan diye iki oğlumuz oldu. 1971 de karım kalp yetmezliğinden öldü. Hem de ameliyat masasında. 2 oğlum yetim kaldı. Ben de onları Ankara Atatürk çocuk yuvasına vermek zoruında kaldım. Bu acılar içinde Anadoluyu karış karış dolaştım. Aşık Veysel Aşık Mahsuni ile arkadaşlık yaptım. Ankara da devlet dairesinde 7 yıl çalıştım. Avrupa ülkelerini şimdiye kadar 5 sefer dolaştım. Radyo ve televizyonlar da değişlerimi çaldım söyledim. Ekmek paramı ozanlıkla kazandım.”
Kul Ahmet sazı ile sözleri ile bu yurdun bu toprakların ozanıdır. İnsanlığa hizmet etneyi barış içinde yaşamayı kendine yol etmiştir. Türklüğü öven bir ozandır.
Annem Türktür babam Türktür soyum Türk
İlim Türktür vatanım Türk köyüm Türk
Ay yıldızlı bayrak bir de Atatürk
Ordu ile sancak askerde benim
Bu duyguları aşılayan Kul Ahmet içten bir Atatürkçü ve yurtseverdir. Pek çok değişi halkın dilinde türkü olarak dolaşmaktadır. İnsanlık Türklük ve yurt sevgisi ile doludur.
Dedim kaşın zülfikar mı?
Dedi ki yay
dedim cemalin ne güzel
dedi ki yay
dedim seni seviyorum
dedi ki vay
dedim elden gönlün varmı?
Dedi ki yoh yoh
dedim şirin huyun mudur?
Dedi ki he
dedim melek soyunmudur?
Dedi ki he
dedim gurbet köyün müdür?
Dedi ki he
dedim başka ilin var mı?
Dedi ki yoh yoh
dedim koynun nedir?
Dedi ki cennet
dedim ki iki gülün varmış?
Dedi ki a bu hayat
dedim senin yarin kimdir?
Dedi kul ahmet
dedim başka yarin var mı?
Dedi ki yoh yoh
Bayan yoh yoh Esin Avşar tarafından zevkle okunarak halka sevdirilmiştir.
-Esin Avşar Kul Ahmet'i sahneye çağırarak türkünün telif ücretini ödemek istediğini söyledi.
- Kul Ahmet te benim telif ücretim sadece yanağından bir öpücüktür deyip sarılarak öpmüştür.
Ozanlarımız böyle gönlü bol insanlar. Şimdi Pazarcık meydanında Kul Ahmet 'in heykeli dikilmiştir.
Yakışıklı ve uzun boylu ozanımıza yakışanda budur.
Halk edebiyatının gelenek ve törlerine içtenlikle uyan kul ahmet ozanlık niteliklerine tümüyle sahiptir. Acı dolu hayatı onu ozanlığın yüksekliğine çıkarmıştır. Halkımızı ulusal birlik ve beraberliğini isteyen değişlerinde ve düşünce ve duygularını aşılayan içten bir Atatürkçü ve yurtseverdir.
Köy türkülerinin en güzellerini arkasında büyük olaylar gerçekleşir. Bütün köyü saran düğün dernek büyük bir müjde olur. Arkasından kızıl kandil türküleri yakılır. Bütün köyü bütün memeleketi saran bir bela belirir. Bir deprem bir sel felakaeti bulaşıcı bir hastalık... arkasından türküler yine göz göz açılır. Düğün dernekler geçer, depremler afetler geçer türküler arkasından iz bırakır. Yerine yenileri yakılır. En güzel köy türkülerinde bizi saran bir tazeliğin özü güzeli yabana atılacak gerçek değildir. Ben köy türkülerinin delisiyim.
“ Bu notlar Kul Ahmet'in hayat hikayesi kitabından alnmıştır”
CEMAL BORANDAĞ 17 MAYIS 2016 İSTANBUL