5 Mayıs 2016 Perşembe

YILLARCA GÜLMEMİŞTİM

Gülmek insani bir duygudur. Hayvanların güldüğü görülmemiştir. Demek ki gülmek birazda söylenen sözde davranışta harakette bir güzellik bir değişiklik bir tuhaflık görüp düşünüp değerlendirilip aniden yapılan bir harakettir.

Gülmeği bilmek, bir anlamda gergin olan vücudun deşarj aracıdır. Vücudun teneffüsüdür. Eğer gülme olmasaydı düşünce olmasaydı, neşe, şen şakraklık olmasaydı neye yaradı yaşamak. Hayvandan farkımız olunmazdı herhalde. Düşünüyorum o halde gülüyorum.
Gülen neşelenen insanın hareketlerine baktığımızda sosyal bir insan olduğunu ,insanlarla çabuk diyalog kurduğunu görürsünüz.

Birinde bir arkadaşım “İnsanlarla ne çabuk iletişim kuruyorsun” demişti.
- Ben de “ben bir insanım karşımdaki de bir insan. O halde aynı lisanı konuştuğumuza göre niye konuşmayalım” demiştim. Şaşırmıştı.
-Arkadaşlarıma önce merhaba diyen benim, hal hatır soran benim. İçimde fırtınalar kopsa da daima yüzümden tebessümü eksik etmiyorum. Toplum içinde bulunduğunmuz için kıyafetime özen gösteriyorum. Parfümümü döktükten sonra mis gibi çiçek gibi koktuktan sonra geriye arıların toplanması kalıyor. Seviyeli dengeli insana herkes güven duyuyor.

-Sıcak ve samimi insana herkes yaklaşır. Her hayrın bir şerri her şerrin bir hayrı vardır. Gülmek motivasyonu arttırır. Gülmeyen insan gördüğüm zaman çok üzülüyorum. Duygulanıyorum. Allah bilir ne derdi vardır. Ama mutlaka her derdin de çaresi vardır. Hayat bir düz asfalt yol değil, o halde elbette hayatımızda güzel günler, neşeli günler ve bir o kadarda zor günler sıkıntılı günler acı günlerde olacaktır. Sonuçta hayat devam ediyor.

-Belki belirli bir zaman insan bocalar ama sorun bir şekilde giderilir. Sadece ölüme çözüm olmuyor. O da inançlı insan olduğumuza göre Allah'ın takdiri. Bazıları küçük sorunları tepeleri dağ gibi büyütür. Belki de kolay çözülecek bir yönü vardır. Bir bilene sormanın ne zararı var. hem içindeki sıkıntıyı atmış oluruz, hem çözümünü aramış oluruz. Ona rağmen çözülemiyorsa her müsibeti belkide tecrübe etmiş oluruz. Sonuçta Allah bir kapıyı kapatırsa öbür kapıyı açar. Bir müsibet bin nasihatten iyidir.
-Nasihetle geçen zaman dünyanın en boş zamanıdır.
Onun için derim ki;
-Yüzü gülmeyen insan canlı bomba gibidir. Nerede ne zaman patlayacağını bilemezsin. Bazıları küçükte olsa sorunları büyütür biriktirir. İnsanın içi patlama noktasına gelir. Bir bit için yorgan yakmaz, ama evi yakar, yakarımda Romayı da yakarım. Neron ruh hali düzgün olsaydı normal bir insan olsaydı yakarım Romayı da yakarım der miydi?

Sorunları biriktirip çözülmeyecek duruma getirdiğinde zaten Allah'ın yarattığı can da stop eder. Sonuçta hepimiz can taşıyoruz. Onun için psikologlar, aile büyükleri sevilir. Neden herkes içini döktükten sonra bir anda rahatlar. Sonuçta çözümünü yine kendi bulur.

Antakya'da bulunan M.Ö 3.yy daki ,mozaikteki iskelette olan yazı dikkat çekti. Neşeli ol hayatı yaşa.
Gazinoda oturmuştuk, birşeyler yiyip birazda içecektik. Garsona siparişi verdik, o arada servis açılana kadar gazetemi okuyayım dedim. Yanımıza tarihi eser gibi canlı ,tarih gibi gecmiş yılların kalıntılarını benliğinde taşıyan ,bir kadın yanında da yeğeni olan kadınla yanımıza oturmak istedikleri söylediler. Biz de menuniyetle kabul ettik. Bilakis memnun olacağımızı söyledik. Aklaşmış saçlarına ten beyazlığı solgun teniyle uyum içinde oturmuştu. Kalın camlı gözlüklerinin ardında iki iri siyah gözleri , hiç gülmeyen ince dudakları ile taş bir antik eser gibiydi., titreyen elleri ile arasıra başını sallayarak güçlükle konuşuyordu. Nezaket konuşmalarında sonra, garsona sipariş verirken isminin N.Ataman olduğunu,söyledi.
-Benim arkadaşımında soyadının Ataman , akrabalığınız var mı diye sordum.
-Yok dedi yaşlı kadın konuşmaya başladı. Babasının Atatürk'ün yakın çalışma arkadaşı olduğunu söyledi. Soyadınında Atatürk tarafından verildiğini söyledi.
Askeri müzeye babasının emanetlerini teslim ettiklerini. Sergilendiğini ve anı defterlerinin imzaladığını söyledi. Sağolsunlar askeri müzedekiler çok sevgi ve saygı gösterince çok memnun olduğunu da söyledi.
Doğa güzel, bayrağımızda tepemizde dalgalanıyordu. Biraz da anılardan parçalar anlatıldı. Sonra da kafam hafiften çakırdı. Alkol aldığı zaman insan, gelen insanın hayat senaryosunu bir şekilde tahmin edebiliyor. Şaire bayan şarabi bir güzellikte,arada bir sigara içmeye kalkınca masadakiler ayağa kalkıyor. Yandan yandan da süzüyorlardı.
-yaşlı kadın kendi güzel de vücududa çok güzelmiş dedi.
-Bu güzellik herkesi hazırola geçiriyor dedim. Birde kırmızı başlığı taksın ormana gönder kurdu yesin gelsin değince kadın eli ile ağzını kapatarak kısılan gözleri ile gülmeye başladı.
-Sizde güzel bir kadınsınız.
-Teşekkür etti.
-Belki de size zamanında şiirler yazılmış şarkılar bestelenmiştir. Belkide türküler yakılmıştır değince çok hoşuna gitti. Eliyle ağzını kapatarak kıs kıs gülmeye başladı. Hoşuna gitmişti iltifatım.
- Sizin mesleğiniz nedir diye sordu yaşlı kadın.
- Emekliğim dedim . Edebiyat ve sanatla ilğileniyorum .
-Yaşlı kadın o zaman siz emekli sayılmazsınız edebiyat ve sanatla ilğilendiğinize göre topluma hizmet ediyorsunuz dedi sevgi dolu bir ifade ile.
İltifatlar biranda güzel dostluğu oluşturdu. Dilim çözülmüştü sanki , başladım anlatmaya.
-Düşünen ve seven insanın işidir şiir yazmak. Felsefi boyut kazanmadan bir insan şiir yazamaz. Geri kalan zihniyetleri ancak felsefe okutarak öğreterek şiirler türküler şarkılar söyleterek ancak uyandırabiliriz. Şiirde bir düşünce derinliği vardır. Hür ve demokratik ortamın güzelliğinden en iyi şekilde haz duyarak yaşamak için şair ruhlu adamlara çok ihtiyaç vardır.
Yazmadan yaşayamam. Yaşamadan yazamayı yüreği olan sevebilir ve yazabilir ancak. Mavi gözlü şehirde yaşıyorsun. İstanbulun aşkları sevdaları güzellikleri bir başka olur. İstanbul dünya başkenti. Aşklarının tadı bir başkadır. Mutlu olan insanın tavırları bir başka olur. Ruhu yüzüne yansır. Mutlu olduğunu hissedebilirsiniz. Acı çektiğini de. Yüz bedenin ruhudur. Yüksek sesle devamlı konuşur. Şiirsiz hayat eksik yaşamış demektir.
Seni tanıdıktan sonra gökkuşağının altından geçiyor gibi hissediyorum kendimi. Dünyayı seninle rengarenk görüyorum aşkım diyebilmeliyim. Yüksek sesle delikanlıca seni seviyorum diyebilmeliyim. Delice aşık olmaktan bende nasibimi almalıyım. Hayat devam ederken eğlenmene bak. Bazı aşklar bazı yaşları bekler. Her yaşın aşkı başkadır derler.
Melih Cevdet Anday ben dünyaya şiir gözüyle bakıyorum diyor. Bizde şiir gözüyle bakalım dünyaya. Dünya ne kadar güzel.
- Yiğenide , şiirin ruhunu ne güzel ifade ettiniz diye iltifatlarda bulundu.
Konuşmama devam ettim
-Bir ulus şiire müziğe türkülere şarkılara önem vermezse ilerleyemez. Bazen insanlarda umutsuzluğa kapılabilir. Ama ne olursa olsun umudu elden bırakmamalı. Otuz yıldır kadın ruhunu araştırıyorum ama hala ne istediklerini anlamadım diyor Sigmund Freud. Anladıktan sonra bir anlamı yok. Araştırmaya düşünmeye çıkarsın sevmeye devam edelim.
Kadın annedir. En büyük görevidir. Cenneti tek hakkeden insandır. Eşimizdir. Sevgilimizdir. Çocuğumuzdur. Eşimiz ve sevgilimiz için en güzel şiirleri yazıp okuyalım ki onlarda sevmeyi öğrensin. Erkekleri şiir okumayan toplumlarda kadınlar sevmeyi öğrenemezler. Annemiz için de belkide en güzel türküler yakılmış, şiirler şarkılar yazılmıştır. Kızlarımız nice delikanlıların yüreğini dağlayacak, en güzel şiirler onlar için yazılacak. Şair ruhlu adam gibi adama çok iş düşüyor. Hele Anadolu'nun taşında toprağında doğmuş yetişmiş büyüyen insan zaten şair ruhlu adamdır.
-Nice güzel şiirler yazılması dileğim ile, en güzel şiir henüz yazılmamıştır. Dedim.

Yaşlı kadının hatıraları birden canlandı. Sonra yeğeni devreye girdi.
-Zamanında teyzem çok güzeldi. Mahallenin delikanlıları teyzeme kur yapar aşkları için kavga ederlerdi. Konakta oturuyorlardı. Evin altında erkekler müzikler resitaller düzenlerlerdi. Teyzemin gönlünü çelmek için.
Bu sefer teyze yine ağzını kapatarak zevkle gülmeye başladı. Sonra da espriler peş peşe sıralanınca ağzını kapatmayı unuttu. Kahkahalarla gülmeye başladı.
-Allah sizden razı olsun yıllarca gülmemiştim. İki oğlumda doktor oldu, büyük oğlumu trafik kazasında kaybedince gülmeyi yıllarca unuttum.
Üzülmüştüm sonra tekrar konuşmama devam ettim.

-Bebekler günde üç bin defa gülermiş. Yetişme çağına geldiklerinde gülmeleri azalıyormuş. Yetişkinlerin çok az güldükleri görürlür. Gençleri yakışıklı gösteren candan gülüşleridir. Gülmeninde bir çok faydası vardır. Batı Avrupa'da Amerika'da gruplarla gülme seansları düzenlendiğini duymuştum.

Araştırmacıların bulgularına göre gülmek vücudu rahatlatır, beyni sakinleştirir, insanlara zevk ve umut verir, insanların sorunlarını ve acılarını unutturur. Gülmek zevktir, vücut ve ruh için sağlıklıdır.
Bir atasözüyle “en iyi ilaç gülmektir”. Bir Alman atasözüyle de: “gülmek hayatın şekeridir”
Bir öneri: ömrünü ikiye katlamak istiyorsan, yediğinin yarısı kadar ye, uyuduğunun iki katı uyu, üç kat daha fazla su iç ve dört kat daha fazla gül... Uzmanlara göre gülme, her insanda doğuşta var olan bir özelliktir; bir deyişle de “vücudun ötüşüdür.”
Bir dünya hayal edin ki, tüm insanlar, gülmece (mizah) kabiliyetli olsun ve ağlamaktan çok gülsünler, surat asmaktan çok gülümsesinler! Böyle bir dünyanın olabilmesi için gülenler kadar güldürenlere de ihtiyaç vardır. Gülmeden geçirilen bir gün yaşanmamış sayılır.
-Ama hayat devam ediyor. Sonuçta çocukları vardır. Onlarda yaşıyor dedim. Anılarla da yaşanıyor dedim. Ama efkarlanmamak elde değil. Sonra da başka konulara geçtik. Bir anlamda atmosferden uzaklaşmak gerekiyordu. Farkı konularla zamanı geçirdik.
Bütün güzellikler sizinle olsun. Allah gülmekten ayırmasın, sıkıntılarınızı içinize atarsanız hasta olursunuz. Allah'ın takdiri. Fazla da üstelerseniz Allah'ın zoruna gider. Sonuşta can verende alanda Allah. Allah'a isyan etmenin anlamı yok dedik.
-Gülümsemeniz , gülmeniz hiç eksik olmasın dedik.
Allaha ısmarladık dedik, gülümseyerek ayrıldık.

CEMAL BORANDAĞ