15 Haziran 2016 Çarşamba

BENİM BABAM KRALDI

Babanın erdemi , çocukların servetidir. Anatole de France Benim babam kraldır. Çocuklar en çok babaları ile öğünür, ben babamı çok seviyorum, benim babam çok güçlüdür. Benim babam senin babanı döver, onun için ben çok güçlüyüm gücüme güveniyorum. Her çocuk babasını kral olarak görür. Çocuklar dünyaya geldiğinde, ilk gördüğünü adem baba olarak görürler. Allah beni yarattı , Adem babaya teslim etti diye bakarlar babalarına. Beni yaratan, bana bakan ,beni büyüten, gelişmem için elinden gelen gayreti sarf eden, gözü gibi bakanıdır babaları. İnsanın, en iyi en mutlu dönemi, anne ve babasıyla geçirdiği dönemidir . Bir ailede kahkaha sesi yükseliyorsa o aile mutlu bir ailedir. Zaman geçer , çocuklar büyür ve ailelerinden uzağa düşer. İnsan , ailesini özler, anne ve babasını özler , anılarını yaşatır. Gün gelir anne ve babasını kaybeder. Onların yokluğunun derin acılarını yüreğinde hisseder. Artık kendisi de bir babadır, anadır. Onların varlığını özlemle ,kendinde görür ve yaşatır. İnsan bazen kendini özler, kendi ile baş başa kalmak ister. Böyle zamanlarımda hep babam yaşasaydı onun gölgesinde olsaydım derim. Bu güne kadar yapmış olduğum bir çok hatamı yapmama engel olurdu. Bana kızar mıydı. -Hayır Bağırır mıydı.
-Hayır. Hiç bir zaman kızmadı, bağırmadı ki, sadece konuşur doğruları tartışır ve benim doğruları görmemi sağlardı. Onu en çok ne zaman özlüyorum … --Bir çıkmaza girdiğim de veya karar vermekte zorlandığım zaman . özlemlerimin en derin olanı da her sofradan kalkarken -Hanım peyniri getir de üstünü bastıralım demesi… yarım ekmekle üstünü bastırırdı. Onun yokluğundan sonra ben ,hiçbir zaman onun yokluğunu bastıramadım . O yoksa bastırma da yok dedim. Saygıdan mı yoksa onun eksikliği ile keyifli olmayacağını düşünmem den mi bilemedim. Anne ve babamızla geçen , günlerimiz küçük bir oda da geçer, oradan dünyaya yayılır, kulağımıza fısıldadıkları sözlerle. Çocuklar en çok babaları ile öğünür.
Çocuk o öz güvenle yetişir. Babanın öz güveni tamsa , oğluna model olur. Babaya bakarak baba olur, ailesini de ona göre yönetir. Eğer baba ataerki ise, her şey babada bitiyorsa aile yapısını ataerki yönetir. Onun için diyorlar ki 8- 10 yaşında kişiliğin yüzde 80 gelişir. Ondan sonra çevre okul ,okuduğu kitaplar, arkadaş ilişkileri belirler. Zaman zaman arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim derler. Şairler de ki, insanlar doğduğu yerin çiçeğine böceğine benzerler. Kişiliği yaşadığı çevre oluşturur. Doğada yetişen insanların daha gerçekçi daha samimi daha dürüst olduğu , metropollerde yetişen insanların hayat tarzına uyarak daha demokratik daha bencil daha hoşgörülü daha içine kapanık çevre ile duyarlılığı en alt seviyede olduğunu görürüz. Yaşadığı çevrenin kişilik oluşumunda önemli yeri olduğunu görürüz. Anneler , ailenin koruyucu melekleridir. Çocuklarının sorunları, kocasının kişisel atmosferini gözleyerek aile içinde dengeleri oluşturmaya çalışır. Kocasının bütün gününü boğuşarak geçirdiğini iyi bilir. Her şeyi yansıtmaz ,sıkılmasın diye , hoşnut olsun rahat olsun diye bazı şeyleri saklar kendi çözmeye çalışır. Bu yüzden bazı olayları ,en son babalar duyar. Baba evin nafakasını geçimini sağlamak için koşar koşuşturur. Herkesin ihtiyacını giderir. Sorunlarını çözmeye çalışır. Adı baba ya yine de kimseye yaranamaz. Herkes kendi derdin de , kendi sorununu peşinde… kızın sevgilisi ile sorunlarını annesi çözer, aman baban duymasın der. Kadın duyarlılığı ile gücü yettiğince çözmeye çalışır . İşin içinden çıkamaz daha çapraşık hal aldığın da kocasına bildirir. Onun için diyoruz en son babalar duyar. Sorunu baştan bilse bu durumlar oluşmadan baba çözerdi. Sorun çıkmaz bir hal aldıktan sonra da babalarda çözemez en sonunda -Babayı da yedik bitirdik deriz. O da çözemez ki onun için sorunlar varken, baştan çözüme ulaşmak varken ortak akıl kullanıp, sorunu çözmek gerekir. Yoksa babayı yeriz. Çocuklar küçükken babalarını çok akıllı görür. Gençken ahmak, 30 yaşından sonra gerçek değerini görür. Anne ve babanın yaşamı çocuğuna el kitabı gibidir. Bir baba okul öğretmenidir. Çocuklar ise gerçek filozoflardır. Çağının filozofları olarak doğarlar.
Cennet annelerin ayakları altında ise cennetin kapılarını da açan babadır. Hayatta en çok babamı sevdim der CAN YÜCEL . Böyle güzel sözleri hepimiz çevremizden duyarız. Ama uygulamaya gelince çok şeyi unuturuz. Yaşantımız depresyonlarımız geçim derdi, sorunlar derken belki de çocuklarımıza yeteri kadar zaman ayıramayıp, onlarla futbol, basketbol , pingpong oynamadık, yüzme ve direksiyon dersi bile vermedik. Bir bakmışız ki zaman geçmiş , çocuklar büyümüş farkında olmamışız.
Bir çok şeyler okuduk duyduk yaşadık ama suyun akışına bıraktığımız hayatımız da sanki biz olmadık. Evlenmeden önce ne de çocukları severdik, çocuğumuz oldu sevmeye zaman bulamadık. Biz mi, yaşamayı sevmeyi bilemedik. Zaman geçmiş gitmiş çocuklar büyümüş, ben mi çocuklaştım ki ? Ne bileyim ben canım , dikilmiş delikanlı bana aklı veriyor. Yıllar geçip gider çocuklar baba olur ,biz torun sevgisi ile yaşayamadığımız çocuk sevgisine doyarız. Aile de çocuklar sevgilerini anne ve babası ile paylaşırlar. Ama doğa kanunu kızlar babalarına hayran erkekler anneci oluyor. Nedense bu denge böyle yürüyor.
Ama kız çocukları genelde babalarına benzeyen erkekleri tercih ediyor, erkek çocukları da annelerine benzeyen kızları tercih ediyorlar. Ama asıl nedeni düşüncede felsefede birleşmek. Bizler, annemizin yaptığı yemeği çok severiz. Nedeni içinde anne sevgisi kokusu güzelliği olduğu için. Belki de en çok annenizden azar işitip dayak yedik, ama nedense gönül okşayışı gibi geldi. Babalar daha ciddi vakur. Ailenin geçimini sağlamak için çalışan, yüzü mermer suratlı ama kalbi pamuk gibi yumuşacık, ama gel de bunu anlat anlamazlar ki. Belki mesaiden , işten yorgunluktan dolayı, bir iki laf etse, bil ki hepsi cephe alır. Bütün çocuklar, annelerin kalesinin önünde toplanırlar, baba kendi kalesinde tek başına kalır. Sağına bakar soluna bakar, kimse ondan yana çıkmaz. Her dakika baba , gol yer ,dakika bir gol bir. Zavallının hiçbir suçu yoktur ama hep suçlu zalim günahkar odur. Vurdum duymaz olarak görülür zavallı adam. Babamın en çok çarşıdan , karpuzla eve gelişini severdim. Ortalık yangın yeri gibi yanardı . Sıcak hava insanı pelte gibi yapar hararetimiz bir türlü sönmezdi. Babamın karpuzla eve gelişini dört gözle beklerdik.
Babam bunu iyi bilirdi, geldiği zaman , çocukları biri bir bacağından, diğerini bir bacağından yakalar nerede ise kafalarına karpuz düşüp parçalanacaktı. Babamda elindeki karpuzları balkona doğru yuvarlar, çocukları ile boğuşurdu. Baba içinde çocuklar içinde ne büyük mutluluk. Yemekten sonra balkonda yediğimiz karpuzun tadı hala damağımda. Akşam saatleri serinlemeye dönerdi hava. Komşularımız dışarıda otururlar laflardı. Balkonumuzun her bir yanı çiçeklerle donamıştı. Mis gibi kokarlardı, hanımelleri yaseminler . Babam sedire oturur günü yorgunluğunu atadı. Barajdan gelen tatlı rüzgarın esintisi ile rahatlar, annemin dilimlediği karpuzlardan komşulara da ikram ettirir, çoluk çocuğu ile yerdi. Anadolu da bir söz vardır. Eli boş gelme sevmezler, ellerin dolu, dolu olacak kapıyı tekmeleyerek çalan erkek makbuldür.
Ne de olsa iki eli de doludur. Tekme ile kapıyı çalacak kafası ile zili çalacak değil ya . Ya bir de baba sinirli geldi ise mesaiden, gözleri hiçbir şeyi görmüyorsa kapıyı hırsla tekmeleyip sinirli sinirli açtırıyorsa, çocuklar evin içinde fare deliği olsa da içine girsek derler. Ne olduğunu bilemeden evin içinde fırtına bora tufan kopar. Tusinami ye uğramış gibi anam ,anam gerilen anama üzülsem mi oturup ağlasam mı bilemezsin. ama işin doğrusu Anadolu kadını amazon kadını gibidir, yiğittir, merttir, erkeğine sevgisi saygısı vardır. Osmanlı sultanları gibidir. Erkeğini sever sayar ama bir yere kadar. saygıyı hakkediyorsa iyi, yoksa canı cehenneme, ama biri sinirli olur öbürü sakin olursa geçim olur karı koca kavgası , çocuk kavgası gibidir, sevişince geçer. Her aile kutsaldır, değerlidir. Ailem değerli senin ailen değersiz diye bir şey yoktur. Her ailede baba kraldır. Çünkü krallarında hakimin hekiminde ayakkabı tamircisinin de ruhu aynıdır. Çünkü adları babadır ve çocukların gözünde babaları kraldır. Biri kral olmuş diğeri ayakkabı tamircisi baba olunca asalet, yaşam sevinci düşüncelleri ailesini memleketini milletini sevmesi aynı seviye farkı yoktur. Herkes yetiştiği ailesini üstün görür. Her gönülde bir aslan yatar. Ben babamı herkesin babasından üstün görür gururlanırdım. bizim aileyi çok zengin zannederdim. Zamanla anladım ki o kadar zengin değilmiş. Ama babamın bana verdiği o güç, onu güçlü ve zeki görüyordum, bu şevkle ve sevgi le derslerime daha fazla çalışıp, bir aferin almanın peşinde idim. Bir gün bile ders durumumu sormadı. Güven duygusunu verdi o bana yetti. Gençken sigara içiyordum yakaladı. ¬¬¬¬¬¬¬¬- İç oğlum iç bu bir hevestir, sen akıllı adamsın bunun zararlı olduğunu bilirsin, içmezsin dedi. Bu laf bana sigarayı bıraktırdı.
Demek ki önemli olan çocuğa güven duygusu yaratmakta imiş. Babamı örnek almam bir kazançtır. Onun gibi yiyip içmeyi, onun gibi güzel giyinmeyi, ayakkabılarımın boyalı olmasına, sakal tıraşı olup bakımlı olmayı ondan öğrendim. Çünkü bayağı kadın onun peşinden koşmuşlardı. Babama hayranlardı. Babamla geçen anılarım, yaşamımın en güzel köşesinde yerini almış. Ama bazıları var ki gerçekten izleri silinmiyor. Bir gün okul sonrasında arkadaşlarımla toplanıp futbol oynamaya karar verdik. Akşam üzeri hava kışında çabuk kararıyor. Ben ve arkadaşlarım oyuna daldık eve geç gittik. Babam çok sinirlenmişti. Kendimi anlatmama izin bile vermemişti. Biraz küsmüştüm anneme de. Hiç benim yanımda olmamıştı. Onlara içimi dökmek kendimi anlatmak isteği ile şu mektubu yazdım. Sevgili anne ve babacığım Bütün duygu ve düşüncelerimi dile getirebilse idim. size şunları söylemek isterdim. Sürekli büyüme ve gelişme içindeyim . sizin çocuğunuz olsam da sizden ayrı bir kişilik gerçekleştiriyorum. Beni tanımaya ve anlamaya çalışın . deneme ile öğrenirim. Bana ayak uydurmakta güçlük çekebilirsiniz. Oyunda arkadaşlıkta ve uğraşlarım da bana özgürlük tanıyın. Beni her yerde her zaman koruyup kollayın. Davranışlarımın sonuçlarını kendim görürsem daha iyi öğrenirim. Bırakın kendi işimi kendim göreyim. Büyüdüğümü başka nasıl anlarım? Büyümeyi çok istiyorsam da ara sıra yaşımdan küçük davranmaktan kendimi alamıyorum. Bunu önemsemeyin . ama siz beni şımartmayın hep çocuk kalmak isterim sonra . her istediğimi elde edemeyeceğimi biliyorum . ancak siz verdikçe almadan edemiyorum. Bana yerli yersiz sözde vermeyin. Sözünüzü tutamayınca size güvenim azalıyor. bana kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin . yoldan saptığımı görünce beni sınırlayın . koyduğunuz kuralların ve yasakların hepsini beğendiğimi söyleyemem . ancak hiç kısıtlamayınca ne yaptığımı şaşırıyorum.
Tutarsız davrandığınızı görünce hem bocalıyor, hem de bundan yararlanmadan edemiyorum. Öğütlerinizden daha çok davranışlarınızdan etkilendiğimi unutmayın. Beni eğitirken ara sıra yanlışlar yapabilirsiniz. Bunları çabuk unuturum. ancak birbirinize saygı ve sevginizin azaldığını görmek beni yaralar beni tedirgin eder. Çok konuşup çok bağırmayın. Yüksek sesle söylenenleri pek duymam. Yumuşak ve kesin sözler bende daha iyi izler bırakır. ben senin yaşında iken diye başlayan söylevleri hep kulak ardına atarım. Küçük yanılgılarımı büyük suçmuş gibi başıma kakmayın. Bana yanılma payı bırakın. Beni korkutup sindirerek suçluluk duygusu aşılayarak uslandırmaya çalışmayın. Yaramazlıklarım için beni kötü çocukmuşum gibi yargılamayın. yanlış davranışımın üstünde durup beni düzeltin. Ceza verilmeden önce beni dinleyin. Suçumu aşmadığı sürece cezama katlanabilirim. Beni dinleyin. Öğrenmeye en yakın olduğum anlar, soru sorduğum anlardır. Açıklamalarınız kısa ve özlü olsun. Beni yeteneklerimin üstünde işlere zorlamayın. Ama başarabileceğim işleri yapmamı bekleyin. Bana güveninizi belli edin. Beni destekleyin . hiç değilse çabamı övün. Beni başkaları ile karşılaştırmayın. Umutsuzluğa kapılmayın. Benden yaşımın üstünde olgunluk beklemeyin. Bütün kuralları birden öğretmeye kalkmayın. Bana uzun süre tanıyın. Yüzde yüz dürüst davranmadığımı görünce ürkmeyin. Beni köşeye sıkıştırmayın. Yalana sığınmak zorunda kalırım.
Sizi çok bunaltsam bile soğuk kanlılığınızı yitirmeyin . kızgınlığınızı haklı görebilirim. Ama beni aşağılamayın. Hele başkalarının yanında onurumu kırmayın. Unutmayın ki ben de sizi yabancıların önünde güç duruma düşürebilirim. Bana haksızlık ettiğinizi anlayınca açıklamaktan çekinmeyin. Özür dileyişiniz size olan sevgimi azaltmaz. Tersine beni size daha çok yaklaştırır. Aslında ben sizleri olduğunuzdan daha çok görüyorum. Bana kendinizi yanılmaz ve erişilmez göstermeye çalışmayın. Yanıldığınızı görünce üzüntüm daha büyük olur. Biliyorum ara sıra sizi üzüyorum. Belki de düş kırıklığına uğratıyorum. Bana verdiklerinizin yanında benden istediklerinizin çok olmadığını biliyorum. Yukarıda sıraladığım istekler size çok geldi ise bir çoğundan vazgeçebilirim. Yeter ki beni ben olarak seveceğinize olan inancım sarsılmasın. Benden örnek çocuk olmamı istemezseniz bende sizden kusursuz ana baba olmanızı istemem . sevecen ve anlayışlı olmanız bana yeter. Sizin çocuğunuz olarak doğmam elimde değildi. Ama seçme hakkım olsaydı; başka kimsenin çocuğu olmak istemezdim. Ertesi gün mektubumu onlara bırakıp okula gittim . Akşam babam ve annemin bana karşı tavırları değişmişti. Sanırım büyüdüğümü anlamışlardı. Mektubuma cevaben babam da bana bu notu yazmıştı. Bir oğlu olmalı insanın ,canını emanet ettiği, elin ayağın gözün kulağın her şeyin, bir oğlu olmalı insanın zor bir anında sırtını dayaya bileceği destek alabileceği, masumiyeti ile saniyeler içinde eridiğin, vefasına taptığın bir oğlu olmalı insanın, pazarda alışverişten geldiğinde koşarak ellerindekini alıp, yüzüne güldüğün bir oğlu olmalı insanın . evinde babasının yokluğunu aratmayan annesine karşı fedakar, sokakta delikanlılığı ile gurur duyduğu bir oğlu olmalı insanın. Yaşlandığında birilerine ihtiyacın olduğunda çıkıp gelen , babacım yada anneciğim diyen kucak açtığında gözyaşlarıyla bağrına bastığın bir oğlu olmalı insanın canı ile canlandığın varlığı ile anlamlandığın özlemi ile iç çekişleri yle dağ, dağ efkarlandığın bir oğlu olmalı insanın dünya bir yana oğlum bir yana diye bileceğin , canım oğlum sen benim bu dünyadaki yaşama sebebimsin artık sen benim babamsın .
Çok duygulanmıştım. Baba olmak böyle bir şey. Oğlanda bir ,kız da bir. Erkek çocuğu olan baba oğlunu babalığa hazırlar. Krallık gibi , krallık babadan oğula geçer. Her çocuğun babası kral, her çocuk baba olunca kraldır. Kızlar, babalarının kraliçesidir. Onu sağlam bir krala teslim edince, baba daha bir kral olur. Baba ne kadar sağlamsa kızda o kadar dik durur. Baba ne kadar gülerse kızda o kadar hayat saçar. Baba ne kadar hayatta ise kız o kadar yaşar. Bir annenin bir oğlu olmalı , bir babanın bir kızı olmalı ki dünya daha güzel dönsün, güzelleşsin. Mutlu olalım mutlu olmayı bilene selam olsun.
CEMAL BORANDAĞ 05.06.2015