yağmurun değdiği her yerdi yüzün
seni sordum da irkildi toprak
ölümü bildim, büyüdüm
çocukluğum mevsimsiz bir leylak
bir yelkovan gidişi
bir akrep
yürüyüşü
ötesi iyilik, güzellik...alıştığımız
bir yarayı sarıp sarmalamak
gecikmiş sözlerin ağırlığı heybemde
bir karanfil, solgun, öyle
kedere bulanarak
nasıl dökülürse
döküldü toprağına sözlerim de
söküp nallarını atların
koşturmak gibi karanlığın evine
öldün. yokluğunda
varlığı bildim
insan nasıl alışır içindeki cam kırıklarına
baba?
Çiğdem Sezer