23 Haziran 2017 Cuma

Ayrı Dünyalar



Kumarını Monte-carlo'da oynar.
Miami'de güzellerle plaja gider,
Banyonu Tokyo'da yapar.
Kafan bozulduğunda Neron gibi Roma'yı yakar.
Namazını Kabe'de kılarsın.

Yedi meleğim var! Sanat.
Edebiyat,
Tiyatro,
Resim,
Müzik,
Dans,
Sinema,
Yontu,mimarlık,seramik.!

Sanatla,özgürleşir,
Mutlu olur,
İnsan olduğumu hatırlarım.

Ayrı dünyanın ,
İnsanlarıyız biz.!

Cemal Borandağ
23 Haziran 2017
Pazarcık-Ruhu güzel olanlara selam olsun.

Aşk Yalanı Sever



Aşk,yalanı sever.
Yalancıyı sevmez.
Beyaz yalan:Güya zararsız,insanı sıkışık durumda kurtarır.
Mavi Yalan:Sonsuz aşk,sadakatini söyler.
Pempe ::Geleceğin çok güzel olacağı avuntusunu dile getirir.
Kara yalan.Kara çalar.
Eflatun Yalan:Birisine kendini hoş hissettirir.
Sarı Yalan:İnsanları birbirine katar.
Kırmızı yalan:Can yakar,arkadan vurur.

Cemal Borandağ
22 Haziran 2017
Yalandan kim ölmüş.

22 Haziran 2017 Perşembe

FIKRALAR-16 (10 KISA FIKRA)

NEDEN

Oturmuş konuşuyorlardı. Birisi ortaya bir laf attı:
- Kedi ile köpek aynı bahçede yaşasalar neden geçinemezler?
İçlerinden biri:
- Tabi, dedi. Çünkü ikisi de aynı bahçede aynı yiyecekleri arıyorlar. Geçim davası.

GELİN

Kaynanası kapıdan girince sordu:
- Kızım akşama ne yemek yaptın?
Gelin düşünmeden cevaplamış:
- Lokantanın bu günki listesinde ne var, daha bilmiyorum.

İLAN-I AŞK

Uzun süre seyahat esnasın da delikanlı yanında oturan bayana yavaş, yavaş sokuldu. Sonra cesaretle ilanı aşk etmeye başladı. Sizi ilk istasyondan beri takip ediyorum. Her bakımdan sizi şahane buldum. Kalbimi açtığım için herhalde bana darılmadınız?
Bayan söylenenleri dinledi, dinledi ve cevap sırası ona gelmişti. Çok fazla konuştunuz ama henüz bir neticeye varmış sayılmazsınız! Açık konuşun, siz benim talibim misiniz? Zengin misiniz? Fakir misiniz? Haber verirseniz bende işlerimi ona göre tanzim ederim. Zira bu seyahat sonu kocamdan boşanmak için mahkemem var halen kararsız durumdayım.

DERSTE

Talebe derse girdiği zaman öğretmen, uzun kemikleri anlatıp ders veriyordu. Derse geç giren talebe öğretmenin gözüne çarpınca ona sordu. Çocuğum dedi. Derse neden geç kaldın? Talebe önce yutkundu, sonra da çabucak cevabını verdi. Şey dedi, yolda uzun kemiğin biri arıza yapınca yol mecburen uzun sürdü.

ALIŞMIŞ

Her hafta çiçek getirdiği nişanlısına bir gün çiçek bulamayınca şeker getirdi. Genç kız şekerleri alınca alışkanlıktan vazoya doğru yürüdü. Erkek, hayretle o şekerleri vazoya mı koyacaksın? Kız, elim alışmış da kutudakileri de ç,çek sanmıştım.

ÖĞRETMEN

Öğretmen talebenin birine, senin adın ne? Diye sordu. Talebe Ali dedi. Öbür çocuğa ya senin adın ne? Talebe Veli dedi. Üçüncüye sorunca o da deli dedi. Öğretmen şaşırdı bu ikisinin adı iyide üçüncüsününkine hiç aklım ermedi dedi.
Çocuk bu lafın üzerine atıldı. Benim babam bana ders çalıştırırken aklım bir şeye ermediği zaman bana bu lafı söylerde!

KİM HAKLI

Sokaktan geçenlerin çığlıkları ile rahatı kaçmış eve kendini zor atıp başını dinlemek isteyen hoca. Kendisine kapıyı açan karısının kolunu simsiyah çürükle görünce hiddetli bir şekilde sordu. Sen bugün umumi bir yere mi gittin? Kolundaki bu çürükler ne? Anlayamadım. Kadın: kocacığım dedi. Bindiğim otobüs beni yanlışlıkla genel müdürlüğün önünde bıraktı da.

KANSIZ KALMIŞ

Doktor muayenehaneden sonra hastasına dönerek, siz biraz fazla kansız kalmışsınız dedi. Bu kansızlığın sebebini araştırıp bulmamız gerekiyor dedi. Hasta, “aman doktor” dedi. Sebebi gayet basit karımla sık, sık kavga ederiz, her kavga sırasında o sert bir müdahale ile mutlaka benim bir tarafımı yaralayıp oldukça kan akıtır.

KAFASI BOMBOŞ

Sokakta iki kız buluşarak yürümeye başladılar. Biri diğerine “soma” dedi. Dün sokakta bir adamla karşılaştım. Kendisi hoş mu hoş kafası da boştu. Diğeri, peki ama kafası niçin boş? Öbürü cevap verdi. Eğer gittiğimiz yerde sandalyemi koymak için nasıl yer bulurdum?

BEYGİR GÜCÜ

Biri diğerine sordu. Marselin arabası kaç beygir gücünde dedi. Diğeri gördüğüme göre iki atlı onun için iki beygir gücünde dedi.

FIKRALAR-15 (10 KISA FIKRA)

HAZIR CEVAP

Gazete idarehanesine girerken üstübaşı mürekkep lekeleri içindeydi.
Daha yazı işleri müdürlüğünde müdür onun bu haline bakınca, otomatikman müdüre vevap verdi:
- Sormayın dostum, dedi, son yazdığım romandaki aşkınlekelri benim üzerime yapışıp kaldı.

KALP BOŞALTMASI

Kalbim hasta diye doktora gitmişti. Doktor sordu:
- Kalbinizde ne var?
Hasta:
- Aman, dedi. Zekiye, Fikriye, Nehriye, Nispiye, hepsi de var. Öyle çok kavga ediyorlarki birbirleriyle. Bazen beni öldürecek hale geliyorlar.
Doktor:
Size vereceğim ilk reçete, önce bir boşaltma yapmanızdır, dedi.

KAÇIRMA

Mahallede zenginlerden birinin karısı ölmüş. Tam gömecekleri sırada tabutun hafifliğini farketmişler. Şüphelenerek açmışlar. Bakmışlar ki ölü kayıp, tabut boş. Kopmuş bir kıtamet, “ölüyü kim çaldı?” diye. Ölenin kocası telaşa düşmüş.
Hoca:
- Yahu diri kadın tamam da, ölü de kaçırılır mı hiç, insaf, demiş.
Koca:
- Tabi kaçırılır hocam. O değerde pırlanta taşlı yüzüğü yuttuktan sonra ölmüştü.

YUTTURMA

Herifin biri lokantaya girmiş. Garson önünde reverans verince, “getir bakalım bir kılıç balığı” demiş.
Az sonra garson tabak içinde balığı getirmiş. Herif bakmış defne yaprakları arasında yatan balık palamuda benziyor. Çatalıyla da tadına bakmış ki her gün yediği adi palamut balığı. Hemen garsona seslenmiş. Garson gelerek başını eğerek “buyurun” demiş.
- Sen galiba ölen bütün balıkları aynı isimle törene yabi tutup gömüyorsun. Ama ben palamudun ölüsünü kılıç diye yutmam. demiş.

KAYIP

İki arkadaş hep birlikte gezerler, aynı kahvede aynı oyunları oynarlardı. Bunlardan biri uzun zamandır kahveye yalnız geliyordu. Merak eden kahve sahibi dayanamayarak “arkadaşınız nerde?” diye sordu. Arkadaşı teessüfle “maalesef onu kaybettim” dedi.
Kayveci öldüğünü zannederek üzülüp “başınız sağ olsun” dedi. Fakat adam “hayır, öyle diğil” dedi.
- Geçen ay borç para vermiştim, bir daha da uğramadı.

ATEŞLİ

Karısının ateşli olduğunu farkeden kocası yaklaşarak:
Karıcığım senin ateşin var galiba. Dudağına bir bakayım, anlarım, deyince kadın:
- Amanın, demiş, dün gelen yaşlı hekim de bugün gelen genç hekim de hep öyle baktılar. Sen en iyisi bie derece koyuver de hakikati anlayalım, demiş.

HEMŞİRE

Hastayı soyunurken gören hemşire öğürerek “seni görünce iştahım kesildi. Sen pissin, hem de çok pissin” dedi.
Ertesi günhemşireyi soyunuk gören hasta, hemşireye:
- Vücudunuz o kadar güzel ki, sizi seyredince iştahım açılıyor, dedi. Söyleyin de iştah iğnelerini kessinler, sizi çıplak seyretmek bana kafii.

MİSKİNLER

Duvarlara yapıştılan ilanlarla miskinler tekkesinde çalışacak adam aranıyordu. Bunu gören iki kişi ilanı okumaya başladılar.
Biri diğerine:
- O okuduğun nedir ki, boyuna esneyip duruyorsun, dedi. Diğeri:
- Miskinler tekkesinden iş verme teklifi. Daha ilanı bile adama uyku veriyor, bir de işe girsek acaba nasıl çalışırız.

İKİ TEMBEL

İki tembel yolda aheste yürüyorlardı.Biri para çantasını yere düşürdü. Yanındaki diğeri de eğilip yerden alır diye hiç seslenmeden yürümüş. Yanındaki de görmüş ama eğilip almaya üşenmiş. Derken çantayı orada bırakıp yürümüşler. Bacakları yorulunca bir vasıtaya binmeye karar vermişler. Lakin paraları yok. Bir araba çevirmişler, şöföre:
- A, sen bizi evimize kadar götür. Sonra dönerken önüne çıkak, düşürdüğümüz çantayı alırsın. İçindekinin yarısı senin olur yarısı da bizim, demişler.
Şoför hayretle müşterilere bakıp:
- O çantayı yarım saat önce ben bulmuştum. Parayı harcadım bile. Ama size acıdığım için, evinize bırakayım bari.

MUHABBET

Kadın kocasına kızınca intihar etmeye karar verdi. Elindeki bıçağın sivrisi ile canına kıymak üzereyken, kocası hemen atıldı:
- Ne yapıyorsun? dedi, kasanın anahtarını nereye sakladığını söylemeden ölünür mü? Sonra bulana kadar canım çıkacak.
Kadın bu sözleri duyunca intihardan vazgeçip bıçağı yere attı.

Cennet

İnsanın doğduğu yerdir,
Cennet.
Cenneti cennet yapan,
Yaşama sevinci,sevgi saygıdır.
Doğal ortamda,
Akarsuların,göllerin,barajların,
Ağaçların,çiçeklerin,
Kurtların,kuşların,börtü böceğin,
Yaşayan,canlılar bütünleşmesidir.
Doğasıyla,mor sümbüllü dağlarıyla,
Karı,kışı,bora,fırtınasıyla,
Yaşamayla,zorluklarıyla,
Mücadele etmektir.
.
Yolun gurbete,düştüğünde,
Cennetten uzaklaşırsın.
Annen,baban kardeşlerin,akrabaların,
Hele,kızın,oğlun,yeşil gözlü meralın,
Rüyaları girer.
Sıla özlemi çekersin.
Gel artık gel,
Diyen sesleri duyar gibi.
Olursun.
Cennet,insanın doğup büyüdüğü,
Yerdir.
Gençlik elden gidiyor.
Dön artık
Cemal Borandağ
20 Haziran 2017
İnsan Doğduğu yere benzer.

GÜZ ÇİÇEKLERİNDEN NÂZIMA BİR ÇELENK



Niçin öldün Nazım?
ne yaparız şimdi biz
şarkılarından yoksun?
Nerde buluruz başka bir pınar ki
orda bizi karşıladığın gülümseme olsun?
Seninki gibi ateşle su karışık
acıyla sevinç dolu
gerçeğe çağıran bakışı nerde
bulalım?
Kardeşim,
öyle yeni duygular, düşünceler yarattın ki
bende,
denizden esen acı rüzgâr
kapacak olsa bunları
bulut gibi, yaprak gibi sürüklenir
yaşarken seçtiğin
ve ölümünden sonra sana barınak olan
oraya, uzak toprağa düşerler.
Al sana bir demet Şili kasımpatıları
al güney denizleri üstündeki ayın soğuk parlaklığını,
halkların savaşını, kendi dövüşümü
ve yurdumun kederli davullarının boğuk
gürültüsünü
kardeşim benim, dünyada nasıl yalnızım sensiz,
çiçek açmış kiraz ağacının altınına benzeyen
yüzüne hasret,
benim için ekmek olan, susuzluğumu gideren, kanıma
güç veren
dostluğundan yoksun.
Hapisten çıktığında karşılaşmıştık seninle,
zorbalık ve acı kuyusu gibi loş hapisten,
zulmün izlerini görmüştüm ellerinde,
kinin oklarını aramıştım gözlerinde,
ama parlak bir yüreğin vardı,
yara ve ışık dolu bir yürek.
Ne yapayım ben şimdi?
Tasarlanabilir mi dünya
her yanına ektiğin çiçekler olmadan
Nasıl yaşamalı seni örnek almadan,
senin halk zekanı, ozanlık gücünü duymadan?
Böyle olduğun için teşekkürler,
teşekkürler türkülerinle yaktığın ateş için.

Pablo Neruda

18 Haziran 2017 Pazar

Yalancı Bahar

Baharın sevincini duyan,
Saf,temiz,duygulu.
Erik ağaçları çiçek açar.
Gelinlik giymiş gibi.
Herkeste bir sevinç,bir sevinç.
Kardan,kıştan kurtulmanın,neşesi.
Ama aniden bastıran,
Kar,kış,fırtına,bora.
Çiçeklerin üzerine yağar.
Perişan eder.
Erik ağacı neye uğradığına,
Şaşırır.
İkinci baharı yaşadığını,zaneder.
Yalancı Aşk!
Saflığına doyma be insanoğlu.
Bunun bir yalancı bahar olduğunu,
Anla artık!

Cemal Borandağ
18 Haziran 2017
Her bahar aşık olun.

Köylü kurnazlığı işte budur

Saf bir köylünün mahkemede davasi varmış.
Bir avukat bulup vekalet vermiş.
Ancak davayı kazanacağından emin değil.
Avukata danışmış:
- Acaba hakime bir çift kaz yollasam mı?
- Katiyen demiş avukat, işte o zaman davayı kesin kaybederiz. Rüşvet konusunda en titiz hakime düştük ne yazik ki...
Gel zaman git zaman... Dava sonuçlanmis..
Bizim saf köylü, kötü savunmaya rağmen davayı kazanmış.
Avukat sonuca inanamamış gibi şaşkın şaşkın bakınırken bizim saf köylü:
-Dua et bana demiş, ben bir çift kaz göndermeseydim.
-Nee, hakime kaz mı gönderdin, söylememe rağmen?
- Tabii yaa. Ama karşı taraf adına gönderdim..

Temel emekliliğini

Temel emekliliğini hak ettiği ertesi günü Sosyal Güvenlik Kurumu'na giderek emeklilik müracaatını yapmak istemiş.İlgili kadın memur yaşını teyit etmek için nüfus cüzdanını istemiş.Ceplerini karıştıran Temel;''Nüfus cüzdanım evde kalmış,ev yakın,bir koşuda alıp geleyim '' demiş.'''Yok canım.'' demiş memure,gömleğinizi açın lütfen.''Temel gömleğinin düğmelerini çözünce kırlaşmış göğüs kılları meydana çıkmış.''Bu kır renk benim için yaşınızın kanıtı için yeterli'' diye ilave etmiş.ve emeklilik müracaatını kabul etmiş.Temel eve dönünce olayı karısına Fadime'ye anlatmış.Fadime;''Pantolununu da indirseydin keşke,ilaveten maluliyet maaşı da bağlarlardı ! ''

FIKRA (ALINTIDIR)

16 Haziran 2017 Cuma

HUKUK-MANTIK-AHLAK İLİŞKİSİ....?

Meşhur Amerikan Üniversitelerinden birinde, dünyaca ünlü bir Hukuk Profesörü olanJohn Tomkins öğrencilerinin katıldığı yıl sonu imtihanlarını değerlendiriyordu.21 yaşındaki Robin adlı öğrenci hariç tüm diğerleri geçer not alıp başarıyla mezun olmuşlardı.Robin, maalesef bir yıl daha okumak zorundaydı.Akademik yılın bitmesine bir hafta daha vardı ve Robin ertesi sabah okula her zamankindenve herkesten çok daha erken gelmişti,Profesör John Tomkins’in ofisinin kapısını tıklattı ve içeri girdi.“Hocam” dedi... “Ailemin maddi durumu çok kötü ve beni bunca yıl okutabilmek için yaptıklarıfedakarlıkları anlatmam mümkün değil ve mezun olmadığımı duyarlarsa çok üzüleceklerdir.Sizden rica ediyorum, hatta yalvarıyorum, ne olur şu notumu yükseltip beni geçiremez misiniz?”.“Kesinlikle mümkün değil” dedi profesör...böylesine bir şey yapmam hem etik kurallara aykırı ve de ayrıca yasalara da karşı.Dünya çapında isim yapmış bir hukuk profesöründen böyle bir talepte bulunman bile beni şaşırtıyor doğrusu.

“Peki hocam” diye devam etti Robin...“Size, tamamen gerçek ve tamamen hukuka dayalı bir soru sorsam ve siz bunun cevabını bilemezseniz,benim notumu “A” olarak değiştirir misiniz?”.Profesör bir iki saniye düşünür ve basit bir üniversite öğrencisinden gelebilecek herhangi bir hukuk sorusunakesinlikle yanıt verebileceğine kanaat getirir ve “tamam, anlaştık... hadi bakalım sor sorunu” der.Robin toparlar kendisini ve başlar;“Gerçek bir vaka düşünün ki: mantığa ters ama yasaya uygundur...aynı zamanda yasaya ters ama mantığa uygundur...ve yine hem mantığa hem de yasaya terstir”.Profesör kafasını kaşır, düşünür... düşünür... düşünür, terlemeye başlar ve Robin’den bir gün izin ister.Gizlice tanıdığı diğer profesör meslektaşlarına danışır... ama nafile... takılmıştır,bulamaz bir açıklama ve mecburen Robin’e “A” notunu verip onu hukuk fakültesinden mezun eder.

Ertesi gün Profesör sınıfta tüm öğrencileri mezun olabildikleri için tebrik konuşmasını yaparve kendilerine veda etmeden önce bir soru soracağını söyler ve devam eder;“Gerçek bir vaka düşünün ki: mantığa ters ama yasaya uygundur...aynı zamanda yasaya ters ama mantığa uygundur...ve yine hem mantığa hem de yasaya terstir”.Profesörün şaşkın bakışları arasında, tüm öğrenciler ellerini kaldırmışlardır...öğrencilerden birisine soruyu yanıtlaması için işaret eder.

Öğrenci ayağa kalkar ve başlar;“Hocam, siz 75 yaşındasınız ve 30 yaşında çok güzel bir bayanla evlisiniz.Bu mantığa ters ama yasaya uygundur.Eşiniz sizi 21 yaşında bir erkekle aldatıyor.Bu yasaya ters ama mantığa uygundur.Siz bu 21 yaşındaki erkeğe mezun olabilmesi için “A” notu verdiniz.Bu hem mantığa hem de yasaya terstir”....

FIKRALAR-14 (10 KISA FIKRA)

NE OLMUŞ

Çarşıdan dönen karısının ter soğutmak için yakasını bağrını açıp salladığını gören adam, karısına seslendi:
- Çarşıdan ne aldın hanımcığım?
Kadın:
- Haa, dedi. Sana gıravat aradım yok, kilotlar ise küçüktü. Kendime biraz kombilozom, kilot, çorap falan filan alabildim, demiş.
Adam:
- yakanı çok fazla açıyorsun da ondan, belki yeni sütyenini komşular görsünler diye heveslendiğini sandım, dedi.
Kadın:
-Haa, hiç fena düşünmüş sayılmazsın ama bir aydır ben sütyensiz geziyorum artık.

SOKAKTA

Bir kadının sokakta kilotunun düştüğünü gören çocuk, onu kovalayarak arkasından yakaladı:
- Hanım, dedi, kilotunuzu düşürmüşsünüz.
Kadın:
- Aaa, mersi. Onu nerede buldunuz? diye sordu.
Çocuk bir an durakladıktan sonra:
- Şey, dedi. Tam sinemanın önüne buldum.
Kadın:
- Hayret, dedi. Benim kilotumun bağı ta ayakkabıcıda kopmuştu.

KARŞILIK

Babasına karşılık veren genç kıza babası “terbiyesiz” diye bağırınca, kızı ona cevap verdi:
- Babacım, siz de geçen gün dedemle miras kavgası yaparken cevap vermiştiniz. Ama o size terbiyesiz demedi. Sanırım dedem çok terbiyeli bir insan olmalı.

YOKLUK

Yolda iki arkadaş karşılaşmış dedikodu yapmaya başlamışlardı. Sıra yemeklere gelince, biri:
- Bırak şu yemek lafını, giyimden ve gezmeden konuşalım, diyince, diğeri:
- Yahu, karnı aç olan bir adam, giyimi ve gezmeyi düşünebilir mi? İşten kovulalı tam üç ay oldu. İki aydır da aç yaşıyor gibiyim. deyince:
- Be yahu, senin hiç candan bir arkadaşın yok muydu ki seni bu durumdan kurtarsın?
- Benim candan arkadaşım sendin, ama ne yazık ki senin de bundan haberin bile olmamış.

OKULDA

Hoca talebeye derste sordu:
- Oğlum, Nemrut dağı nerededir?
Çocuk hemen cevabı yapıştırmış:
- Bizim evdedir öğretmenim. Annem babamı hep öyle çağırır.

CAN SIKINTISI

Orhan’ın canı fazla sıkılınca Turhan’ı uyandırdı:
- Yahu sen hiç sıkılmıyor musun yatakta? dedi.
O, mırıldanarak:
- Off, uyuyordum, dedi. Neden sıkılayım ki, hiç uykuda sıkılınılır mı?
Orhan:
- Amma tuhafsın. Ben de uyuyordum ama sıkılıp uyandım. İnsan uykuda bir rüya bile görmezse neye yarar ki öyle uyku? Haydi kalk, sinemaya gidip bir film seyredelim. Vakit geçmiş olur. Hem istersen orada uyuyabiliriz. Belki koltuklar daha rhattır, dedi.

SİYAHIN DERDİ

Siyah yüzlü bir vatandaş bir oturma yerinde rastladığı şahsa dertleşti:
- Siyahım diye hiçbir yerde bana iş vermiyorlar.Canımdan bıktım. Parasız ve işsiz kaldım. Ölmek istiyorum artık.
Beyaz olan vatandaş da:
- Ne üzülüyorsun, dedi, ben bir filmciyim. Benimle beraber gel, seninle siyahbeyaz bir film yaparız.

NEREDEYDİN

Oy vermeye geciken bir vatandaşa biri:
- Herkes oy atarken sen neredeydin? deyince adam:
- Boş kalan evleri gözden ve elden geçiriyordum, demiş.

KESKİN

Sevdiği bir senfoniyi dinlerken radyoyu kapatan kadına kızan adam:
- Sen benim en sevdiğim şeyleri beğenmeyip kapatıyorsun. deyince, kadın hiddetle:
babamı bu yüzden annemle birlikte darülacezeye attık. Sen de ayağını denk al, bizim dinlediğimiz şeyleri sevmeye alış, dedi.

VAPURDA

Vapur Haydarpaşa’yı geçince biletç,i köşede duran bozuk kıyafetli adama yaklaşarak “bildiniz” dedi.
Adam cebini karıştırararak bulduğu tramvay ikincisi biletini ona uzatarak “afedersiniz” dedi, “bundan başkasını bulamadım” dedi.
Biletçi aksileşerek “vapurda tramvay bileti geçer mi hiç? Şİmdi ceza keseceğim. “ dedi.
Adam ona yavaşça sokularak “makbuzu ziyan etmiş olursunzu, çünkü param yok. Ama isterseniz burada hemen vapurdan inerim. Zaten moda plajına gidiyordum. Fazla mesafe yok sayılır.” dedikten sonra ceketini çıkarıp biletçiye laf bırakmadan denize atladı. Ceketi de vapurda kalmıştı. Kendi kendine mırıldanarak şöyle dedi: “Plaj kabinlerinde ceketten bol ne var ki? Zaten bunu da geeçen hafta Suadiye plajında giymiştim. imdi beliki içinde para olanına rastlarız.”

FIKRALAR-13 (10 KISA FIKRA)

ADLİ TIPTA

Adli tıpta personellerden biri öldürülmüştü. Doktor onu muayene ettikten sonra bir kaza neticesi başını çarparak ölmüş diye rapor yazdı. Ve işi kapatmak istedi. Lakin raporu okuyan hademe doktor bu rapor yanlış dedi. Ona bıçağı nasıl sapladığımı çok iyi hatırlıyorum dedi.

FARKINDA DEĞİLMİŞ

Hekim suçluya sordu. Karını nasıl vurup öldürdün dedi. Suçlu hâkim bey dedi. Karımı vurduğumda içkiliydim dedi. Sarhoştum hiç farkında değildim. Hâkim karar verdi. Bu şahısın içkiliyken idam edilmesini istiyorum dedi. İdamı da fark etmemiş olur.

YOLLUK

Roketle aya gitmek üzere olan astronot yola çıkmak üzereyken sevgilisi gelerek sana yolluk getirdim dedi. Bak bethoven’ın mehtap sonatı plağını aya gittiğin de ay ışığını hatırlayıp bunu dinlersin.

SIYIRMA

Baba oğluna yemek esnasında bağırdı. Tabağını iyice sıyır dedi. Buna alışmalısın. Oğlu zaten birkaç gündür hep sıyırmakla meşgulüm kendimi sıyırmaya alıştırıyorum. Yolda da her gün arabalara çarpıp boyalarını sıyırmaya başladım.

TALEBE

Coğrafya öğretmeni derse kaldırdığı talebeye oğlum dedi. İran nesi ile meşhurdur. Talebe humeynisi ile meşguldür dedi. Ora da hümeyniler çıkar.

ANTEN UÇMUŞ

Tek kat yazlık evin damı üzerinde sopa gibi uzun süredir komşusunu kazık gibi ayakta durmuş gören diğer komşusu dayanamayarak seslenerek sordu.

ORUÇ

Biri, diğerine hayat pahalılığıyla nasıl savaşıyorsun dedi.
Diğeri, çareyi oruç tutmakta bulduğunu söyledi:
- Hem ramazanı, hem de üçayları sahursuz tutarak bütçemi ayarladım.

AZ YE DE BİR UŞAK TUT

Seyahat esnasında tanışıp arkadaş olan iki kişi arkadaşlıklarını ilerletince biri diğerine sürkli iş buyurmaya başlamış. Diğeri de nezaketini muhafaza ederek bir kaç defa kendinden yapılmasını istenenleri yerine getirmiş.
Diğeri kendini dadısı gibi kullanmaya başlayınca iş çığırından çıkmış. Bunun üzerine kullanılan kişi isyan ederek, diğerine sormuş:
- Sen çok mu yiyorsun az mı? demiş. Karşısındaki ilkin anlayamayarak:
- Sana ne? demiş, ister az yerim ister çok yerim. Yoksa yıkayacağın bir tabak fazla mı geldi.
Bu pişkinlik karşısındakinin asabına dokunmuş:
Tabak yıkanmasa da olur, kırılsa da. Ama ben az yiyorum. Ben bir evde bir uşak tutacağım zaman hep az yerim. Böylece masraftan kısmış olurum. Eğer ev sahibi az yerse uşak da ondan görerek utanıp az yer. İki türlü de kar edilmiş olur. Bu yüzden insanlara “az ye de bir uşak tut” demişler.

TELEVİZYONCUDA

Yaşlıca bir zat, televizyonunu alarak, tamirciye götürür:
- Aman, der, şu televizyonumu bir elden geçiriver. Zira çok kötü görüntü vermeye başladı. Ne de olsa yaşlandı. Bir bakıver de biraz gençleşsin, daha iyi görüntü versin.
Tamirci televizyonu iyiden iyiye gözden geçidikten sonra televizyonun sahibine dönerek:
- Şey, der, beyim televizyonunuzun hiçbir şeyi yok. Görüntüsü gayet iyi. Siz derhal bir göz doktoruna gidip gözlerinizi baktırıverin. Yaşlanan sizin gözleriniz.

ÇİNGENELER

Çingeneler bir araya toplanmışlar birbirleriyle yarışıyorlarmış. İçlerinden biri giyindikleriyle methetmeye başlayınca içlerinden hırslanan bir ortaya çıkıp soyunmaya başlamış:
- Senin yeni entarine benim yanık tenli göğüslerimi ve vücudumu ne erkekler ne de kadınlar değişir a  budala, diye yahkırdı.

FIKRALAR-12 (10 KISA FIKRA)

DANSTA

Dans ederlerken genç kız “baba” dedi. Senin kardeşin Mehmet bizim Fatoşla dans ediyor. Delikanlı güldü, Fatoşla dans eden Ahmet dedi. Çünkü Mehmet seninle burada dans eden dedi.

NE YAPMIŞ

Savcı ailenin talebi üzerine davalı olan delikanlıya sordu: kaçırdığın genç kıza ne yaptın? Dedi. Delikanlı önce onunla nikâhlandım sonra da ona bir kürk manto yaptım dedi.

NEREDEN BİLİYORMUŞ?

Genç kadın, sevgilisine beni karından daha çok sevdiğini nereden biliyorsun dedi. Sevgilisi, tabi ki biliyorum karım değilsin de ondan.

YALELLİ

Kaçırılan uçaktan indikten sonra içlerinden biri burası Arabistan diye bağırdı. Öbürü nereden anladın dedi. Diğeri, duymadınız mı arabın yalellini.

PARLIYORMUŞ

Şu kadınla konuşulmuyor diye arkadaşına dert yanıyordu. Laf söylediğin zaman hemen parlıyor. Arkadaşı: kusura bakmaya gelmez dedi. Benzini bolca kaçmış olacak kocası benzincidir de.

BULDOZER

Apartman komşularından biri sabahın erken saatinde yöneticinin buldozerle apartmanın bahçesine girdiğini görünce “hayrola” bu saatte buldozerle ne kaldıracaksınız diye sordu. Yönetici ne olacak dedi. Kapıcıyı yataktan kaldıracağım.

KADIN OLSAYMIŞ

Kadın hazırlanarak kocacığım dedi. Eğer güzellik uzmanı olsaydın ne düşünürdün? Ne yapardın? Dedi. Kocası: seni baştan aşağı yaratmayı denerdim dedi.

HAKARET

Arkadaşına başından geçen olayları anlatmaya başlamıştı. Sevgilimle geçen gün kavga edince “sen adi bir köpeksin” diye hakaret etti. Ben de onu ısırmayıp yüzüne bir tokat atarak adi olmadığımı kibar olduğumu ispatladım.

MOZAR MERAKLISI

Misafir ev sahibine evine geldiği zaman Mozart çalmaya bayılırım dedi. Ev sahibi onun piyano üzerinde duran Mozart heykelini çaldığını fark etti.

DADI

Dadı: birden bağırdı bu çocuğu artık kucağıma alamam. Çünkü beni annesi zannedip sürekli göğsümü ısırıyor.

Yeşil Gözlü Gelin



Sallana sallana gelirsin.
Bir sensin cıncık yeşili gözlerinle.
Peşinde delikanlılar.
Solunda merdolar,sağında hırbolar.
Aşkın dili tektir.Sevgidir,saygıdır.
Dört yapraklı yoncamızsın,yeşil gözlü gelin.

Türküleri,yanık yanık söylediğinde,
Konu komşu,kurtlar kuşlar,börtü böcek dinliyordu.
Yeşil köşke geldiğinde,
Güler yüzünle,cennette yaşarsın.
Annemin duası,babamın varlığı yeter.
Dört yapraklı yoncamızsın,yeşil gözlü gelin.

Cemal Borandağ
14 Haziran 2017
Cennet Gözlülere Sevgilerimle.

12 Haziran 2017 Pazartesi

Yalan Rüzgarı



Aşk bir yalan rüzgarıdır.
Kapıldığında,
Bazen bulutların üzerinde,
Yürürsün.
Yıldızlara yaklaşırsın.
Bazende bulutların altında,
Tipi,bora,fırtınaya yakalanırsın.
Alabora olursun.
Ağlamaların,
Yağmur damlalarıyla,karışır.
Neye uğradığını şaşırırsın.
Aşk bir yalan rüzgarıdır.
Her yeğit bahtına.
Yolun açık olsun.
Ey Aşk...!

Cemal Borandağ
12 Haziran 2017
Pazarcık.Aşık olanlara selam olsun.

FIKRALAR-11 (10 KISA FIKRA)

BEKLİYORDU

Kızı parası için almış olan damat, üç ile beş sene gurbet gezmekten bıkmıştı. Karısının mirasın dan istifade etmeyi tasarladığı için kayın pederinin ve kayın validesinin ölümünü dört gözle bekliyordu. Her akşam eve gelir ve dibi kırmızı balmumu yakar, bunun sebebini söylemeden bakar dururdu. Bir gün karısın dan annesinin ve babasının hasta olduklarını duyunca, bu hevesi daha da arttı. Balmumlarını ikileştirip kapının yanına oturdu. Kendi kendine iş yaklaştı artık diyordu. O sıra da kapı çalındı. Damat elinde şamdanla kapıya koştu. Kapıyı açtığı zaman, kapının önünde bir taksi duruyordu. Taksiciye ne haber dedi. Taksici de yolcular size geliyor dedi. Taksinin içinde kayın validesi ve kayın pederi damatlarını görünce, bak kapı da bizi bekliyormuş dediler. Damatta elindeki şamdanı yere düşürerek bekliyordun ama böyle değil dedi.

MEYVELER

Evde meyvelerin dayanmadığını gören anne, meyveleri buzdolabına koyup kilitledi ve sokağa çıktı. Lakin döndüğün de kilitli dolapların için de meyve çöpleri görünce şaşırdı. Çocuğu gülerek anne dedi, meyveleri kilitledin ama manavı da kilitleyemedin! Kapıcıyla babamın hesabına manavdan aldırdım oldubitti.

KONSERVATUVAR İMTİHANI

Konservatuar imtihanın da talebeler sıralarını bekliyorlardı. Talebelerden birinin eli incinmişti ve sarılıydı. Hoca eli sargılı olan talebeye seni eylüle bırakayım deyince çocuk dayanamayarak bana yazık olmaz mı yazım zehir olur dedi. Ben bir haftadır elim kırılalı ayağımla çalmaya başladım, isterseniz küçük parçalar için ayaklarım emrinize amadedir.

YANKIŞ KAPI

Adamın biri Mehmetçik olup ruhu göklere uçmuş. Lakin tam cennetin kapısına geldiği anda zebani yaklaşıp, yolundan çevirmiş. “sen buraya ait değilsin” demiş. Ne var ne oldu demiş Mehmetçik, zebani karınızın mektubu az önce elimize geçti demiş.

HOROZ DÖVÜŞÜ

Bir İngiliz gezgini ile Fransız gezgini buluşmuşlardı. Ellerindeki horozları dövüştürmeye karar verdiler. İngiliz Fransız’a sen boşuna ümitlenme hiçbir zaman Fransız horozu İngiliz horozuna yenilemez. Fransız İngiliz’e gülerek orası belli olmaz dostum dedi. Bu horoz Fransız toprağına geçeli henüz iki saat oldu dedi.

VASİYET

Yaşlı kadın ölürken vasiyet etti. Sakın benim kabrime gelip de deterjanla temizlemeye kalkmayın. Zira biliyorsunuz benim bu maddelere karşı alerjim var.

TURİST

Mevlana’yı ziyarete giden turist bir ecnebi sema ayininin de dönenleri seyrettikten sonra bunlarla beraber bende dönüp Müslüman olacağımı bilsem hemen dönmeye başlarım.

SÜNNET ÇOCUĞU

Doktor sünnet çocuğunun yanına yaklaştı. Yatağının kenarına bir sürü oyuncak koyarak, sünnet olduktan sonra bunların hepsi senin olacak dedi. Çocuk. Doktorun elindeki bıçağı görerek ben bütün oyuncakları babama hediye ediyorum. Bu yatağa onu yatırıp sünnet edin dedi.

DERSTE

Öğretmen ders verirken çocuklar dedi, Marmara denizi fareye benzer. Çocuklardan biri atılarak, tevekkeli dedi. İzmit’te oturduğumuz zaman satın aldığımız kaşar peynirlerin uçları hep kemirilmiş çıkıyordu. Farenin ağzı o tarafa düştüğü için olacak.

KAPTAN

Liman müdürü kaptanı yanına çağırdı ve bugün deniz fırtınalı dedi. Sen ne yapmayı tasarlıyorsun? Kaptan: sefere çıkmamayı düşünüyorum efendim dedi. Zaten ben her zaman gemisini kurtaran kaptanlardanım.

Bizde Evlilik....

Bizim memlekette evli erkek karısından on yıl önce ölüyor.."
Ortalaması bu..
Lafı tersine çevirirsek "Kadın kısmı ortalama olarak kocalarından on yıl daha fazla yaşıyor.."
Batı'da böyle on yıllık fark yaratan, geniş aralıklı bir hayat ortalaması yok.. Bizde var.. Demek ki bizim kadınlar daha kıyıcı..
***
Laf beyliktir ama tekrarlamakta mahzur yok..
Kadının hayatı evlendiği gün başlar, erkeğinki de nikâh masasında biter..

Ondan sonrası besbelli "bitkisel hayat" gibi bir şey..
Nikâh defterine imza atıp da zamanı geriye doğru saydırmaya başladın mı bileceksin ki kurtuluşun olmayacak..

Kadın teknik olarak "başının etini yemekten" başlayıp, bütün vücut hücrelerinin birer birer hakkından gelecek.. Çareyi öte dünyaya firar etmekte bulacaksın..
"Yok daha neler.. Benim karım öyle değildir.." demeyin.. Başınıza geleceğin farkına bile varmazsınız..
Gerçi bazı belirtileri vardır ama erkek kısmısı nedense bunu hep hafife alır..
*ERKEN TEŞHİS*
Evli bir kadın, kocasını başkalarının yanında eleştirmeye başladı mı bilin ki süreç de işlemeye başlamıştır..

En hafifinden bir eleştiri, "Bizimki çok yumuşak başlı.. Hakkını hiç aramaz.." türünden bir laf sokma mesela..
Başlangıçta dozlar hep küçüktür..
"Alışveriş yapmayı bilmez ki.. İlk gördüğünü alır.."
"Bir gün de çocuklarla o ilgilense.."
"Anasının ağzının içine bakar.."
Erkeğin bünyesi bu laf sokmalara bağışıklık kazandıkça kadının verdiği doz artar..
Evliliklerde "Senin için saçımı süpürge ettim.." lafına gelindiğinde bilin ki o lafın muhatabı olan erkek, erken gidicidir..
Evlilik ilişkisinde erkek de kavga eder.. O da ağzına geleni söyler.. Lakin erkeğin kavga anındaki saldırıları Kandil Dağları'na yapılan hava hücumları gibidir..
Arka arkaya beş on sorti, ondan sonra hız kesilir..
Kadının saldırısı ise düşük yoğunlukta ve süreklidir.. Şiddet içermeyen ama insanın içine koyan beş on cümleyi her gün erkeğin bünyesine verir..
Tahribat belli olmasa da her küçük saldırıda erkek binlerce vücut hücresi kaybeder..
Orta yaşlarda günlük hücre kaybı ortalama yüz eli bin ise kadının sistemli saldırıları sayesinde bu günde iki yüz elli bin ortalamaya çıkar..
Nüfus istatistiklerimize yansıyan "on yıllık hayat farkını" ortaya çıkaran da bu aşırı hücre kaybıdır..
***
Televizyonlardaki evlilik programlarını izleyin..
Elli, altmış yaş aralığındaki kadınların çoğu kocalarını öbür tarafa teslim edip gelmişler..
Aynı yaş aralığında olup da eş arayan erkeklerin çoğu boşandıkları için oradalar..
Hâlâ evlenmek için programdan programa gezinmeleri ise bir önceki nikâhlarında bünyelerine giren "evlilik virüsünün" etkisinden..
Erkeğin erken yolcu olmasına sebep olan bu virüsün diğer yan etkisi de erkeği sersemletmesi.. Veya mevcut sersemliğini ikiye katlaması..
Erkeğin zaman zaman kendini mutlu sanması da bu sebeptendir.. Demek ki bu virüs kafa da yapıyor..
*ŞARTIMIZ VAR..*
Evlilikte tartışma kaçınılmazdır.. Erkek sersem gibi bu tartışmalara dalarsa, bünyesindeki hücre kaybı daha çok olur.. Burada haklı olup olmamak önemli değildir..
İşin doğrusu şudur:
Erkek hatalıysa, lafı gevelemeden bunu itiraf etmelidir.. kadın hatalıysa erkek susmalıdır..
Bunu söylemekten dilimde tüy bitti ama tekrarında fayda var..
Evlilik ilişkisinde kadın tavuk ise erkek solucan kapasitesindedir.. Tavukla tartışan solucan hep kaybeder.. İyisi mi susup, ömrü uzatmaya bakmalı..
Şimdiii.. Kadınla yaşamayı seçen erkek için hiç mi umut yok, diye soracaksınız..
Erkek kısmısının "gönüllü hayat koçu" olarak söyleyeyim, var.. Ama şarta bağlı..
O şartları da Çin'de yaşayan bir bilge kişi belirlemiş.. Çinli bilge kişi evlenmeye niyetlenen erkeğe beş önemli tavsiyede bulunuyor..
"Bulacağın kadın hem evde marifetli olsun hem de sana kendi işinde yardım edebilsin.. Aynı zamanda kendisi de zengin olsun.."
(Tövbe estağfurullah.. Sövdürecek beni..)
"Bulacağın kadın esprili, şakacı, gülmeyi ve güldürmeyi bilen biri olsun.."
(Konservatuarların çevresindeki kafelere dadan mı demek istiyor acaba?)
"Bulacağın kadın güvenilir olmalı ve yalan söylememeli.."
(İyi de evlenmeden önce nasıl test edeceksin?)
"Bulacağın kadın yatakta da iyi olmalı.. Bunu sevmeli.."
(Bu da bir çeşit piyango.. Geldik en önemli şarta..)
"Bulacağın bu dört kadın birbirini tanımamalı.."
(Oley be!)
Ne öğrendik şu anada kadar?
Biiir.. Ya doğru seçimler yapıp, seçtiğin kadınları yüz yüze
getirmeyeceksin..
İkiii.. İmkânsızlıktan veya yeteneksizlikten tek seçenekte kalmışsan, tartışmayacaksın..
***
Erkeğin kadınla tartışma kapasitesi sınırlı olduğundan bu tür zorlamalar aşırı hücre kaybına sebep olur.. Kadında ise bu yetenek sınırsızdır..
Çünkü kadının kasnak (basen) dediğimiz nahiyesi erkeğinkinden daha yağlıdır.. Burada "Steatopoji"
dedikleri kıç yağı bulunur..
Aynı yağ devenin hörgücünde de vardır.. Deve bu sayede on dokuz gün su içmeden çölde yürüyebilir..
Kadın da o yağ sayesinde çıkan bir kavgayı, hiç yorulmadan, o yağdan beslenerek günlerce sürdürebilir..
Anladınız mı şimdi?
Haaa! "Benim popom da fena değildir.. Kavgadan, tartışmadan kaçmam.."
diyorsanız o başka..

Dötüne güvenen borazancıbaşı demişler..

Selahattin Duman

6 Haziran 2017 Salı

ORTAYA KARIŞIK

-Annemin damatları için yorumu: "Bütün öküzler de bizi buluyor, nasıl ot yetiştirdiysem artık."
-Merdivenlerden düştüğümü gören ve buna rağmen "düştün mü"diye soran mal. "Yok düşmedim benim iniş tarzım bu"
-Millet ruh ikizini buluyor, ben 15 dakikadır çorabımın diğer tekini bulamadım. Nerde yanlış yapıyorum acaba?
-İzdivaç programları çok ilginç.. 70 yaşındaki adam "elektrik alamadım ben" diyebiliyor. Bence sen
nefes aldığına dua et.
-Ben hiç anlamıyorum ya, madem ki okumanın yaşı yok, bırakın gençliğimizi yaşayalım, ilerde
okuruz.
-Anne ben niye kimseyi sevemiyorum, bu şanssızlık genetik mi? dedim. O senin bireysel mallığın bizi
karıştırma dedi. Hemen sustum.
-Elalemin çocukları 1nci oluyor diyen anneme, bak analar neler doğuruyor, sende iş yok dedim,
ardından terliği yedim.
-Beş tane onluk verecekmiş gibi para sayma sesi çıkartıp, şovunu yapıyorsun sonra laps diye tek
ellilik veriyorsun ya, yatacak yerin yok senin, bankamatik.
-
Arap kanalında maç izliyorum. Spiker ne derse babaannem "amin" diyor.
-Hadi çal giderken kapımı diyen Serdaç Ortaç'a seslenmek istiyorum. Kapı giderken değil, gelirken
çalınır. Saygılar...
-Doktor 3 ay ömrünüz kaldı deyince "Başhekimin yakınıyım" dedim. 6 ay daha uzattı. İşi bilecen abi.
-Bazen susmak en iyi cevaptır ama laf sokmak varken neden susayım ki?
-50 kadına eski sevgililerini sorduk; 20 yeni hayvan adı öğrendik.
-Eşofman takımı almaya gittim. Param yetmedi sadece altını aldım, üstü kalsın dedim. Havam oldu.
-Baba: "Oğlum yeter artık facebook dışında bir dünya daha var" "Vallah mı? Linki yollasana!"
-Biz de yanlış olmaz, olmuşsa yanlışlıkla olmuştur.
-Eczaneden çıkarken "Tekrar bekleriz" lafı beddua değil de nedir abi?
-Bir erkeğin ne kadar tehlike olduğunu görmek için, maç izlerken kanalı değiştirmek yeterlidir.
-Bir kızla baş başa film izlerken erkeklerin kafasında dönen diğer filmler 6 dalda Oscar alır.
-Otobüste arkaya doğru yürüyelim diyen adama "yürümek isteseydik otobüse binmezdik" diyen genci tebrik ediyorum.
-Bazı insanları ALLAH'a havale etmek yerine; ağzını burnunu dağıtıp havale geçirmesini istiyorum.
-"Alo oğlum nerdesin?’’ ‘’Otobüsteyim anne geliyorum.’’ "Çıktın mı okuldan?" ‘’Yok anne otobüsü okula soktum içinde bekliyorum.’’
-Hap yazma yutamam, şuruptan midem bulanır, iğneden de korkarım... diyen ergene "Muska mı yazayım "diyen doktora saygılar.
-"Derste hep aynı parmakları görüyorum" diyen hocama; değişiklik olsun diye orta parmağımı kaldırdım. Dersten attı, mağdurum.

DELİ Mİ NE?

Delilere,eren gözüyle bakıyorlar.
Delilikle,dahilik arasında ince bir cizgi var,diyorlar.

Arşimet,suyun kaldırma kuvvetini buldu,
Hamamda,peştamalla kaçtı.
Buldum buldum,dedi.
Arşimet,mucit mi,Dahi mi,deli mi ne?

Cezzinne,kulağını kesip,
Resmini yaptı,
Canlı canlı,kan akıyor.
Cezzinne, ressam mı,dahi mi ,deli mi ne?

Erasmus,deliliğe övgü kitabıyla,
Anlatıyorda,anlatıyor.
Bilge düşüne dursun,
Deliler işi bitirir,cennette yaşar.
Erasmus filozof mu,dahi mi deli mi ne?

Dostovyeski'yi Çar,
Kurşuna dizdirecekti,
Son dakikada,af etti.
Sibirya'ya sürgüne gönderdi.
Yazmasaydı,çıldıracaktı.
Yazdıkça,özgürleşti.
Dostovyeski,yazar mı,dahi mi,deli mi ne?

Einstain,izafiyet teorisini buldu.
Dilini çıkarıp,
Bütün dünya ile alay eder gibi.
Einstain,fizikçi mi,dahi mi deli mi ne?

Cemal Borandağ
04Haziran 2017-Pazarcık

Bir Davada

Bir davada tanıklık etmesi için kürsüye yaşlı bir teyzeyi çagırırlar
Kadın yerine oturur ve davalının avukatı kadına yaklaşır
Ayşe Hanım
Beni tanıyor musunuz ?
Yaşlı teyze cevap verir
Ah evet Avukat Bey sizi çocuklugunuzdan beri tanıyorum
Siz taa o zamanlar bile aileniz için tam bir baş belasıydınız
Sürekli yalan söylüyorsunuz, karınızı komşunuzla aldatıyorsunuz, en yakınım dediginiz insanların arkasından konusuyorsunuz, 2 lira fazla kazanmak için herkesi satarsınız
Davalının avukatı başta olmak üzere bütün salon şok olur
Adam ne yapacagını bilemez bir halde kadına tekrar sorar
Peki Ayşe Hanım, ya karşı tarafın avukatını tanıyor musunuz ?
Kadın yine cevaplar
Elbette tanıyorum
Çocuklugunda ona dadılık yapmıstım
Tembel, ödlek ve alkolik adamın tekidir
Etrafında bir tek dostu yoktur ve herkes onun hala geceleri altına kaçırdıgını söylüyor
Yine herkes şokta
Bütün salonu bir ugultu kaplar
Hakim kürsüye tak tak tak vurup herkesi susturur ve her iki tarafın
avukatını da kürsüye çagırır ve ikisine de egilmelerini söyleyerek
kulaklarına şunu fısıldar
Eger bu kadına beni tanıyıp tanımadıgını sorarsanız anam avradım olsun ikinizi de harcarım. :)

FIKRALAR-10 (10 KISA FIKRA)

BEN NEYİM?

Bir mahalde yan yana oturan iki komşu varmış. Bunlar iki yaşlı dul kadınmış. Bir tanesi kızı ile birlikte otururmuş. Lakin kızı evliymiş. Kızı ile oturan zamanla komşusunu hiç aramamaya başlamış. Ama kız tatile çıkınca kocası ile gezmeye gideceği zaman kızı gelip kapıyı çalar “ben gidiyorum teyzeciğim” annemi yalnız bırakma bize gel bizde kal demiş. Yine bir gün kızı seyahate çıkacağı zaman “teyzeciğim anam sana emanet” birbirinizi yalnız bırakmayın deyince, komşu teyze dayanamayıp evladım ben jeneratör müyüm ki sen giderken devamlı beni devreye sokuyorsun.


GAİLELİ AİLE REİSİ

Gaileli evin sahibi hanım, ahbabını ziyarete gittiği zaman devamlı olarak evinin gailesinden bahsedip şikâyet edip duruyormuş. Sonra da kocam diyor ki deyip “bu pahalılık da ben bu cenazeyi artık taşıyıp kaldıramam” hanım. Az sonra kalkıp ahbabına veda edip de kapıdan çıkarken “bize de gelin” gelmezseniz beyle darılırız. Sabahtan kahvaltıya hatta gece yatmaya bekleriz. Ziyaretine gittiği dostu: sen ve kocan elinizde ki cenazeleri kaldırmaktan yorulmuşsunuz bir de bizi çağırıp bunun sayısını neden artırıyorsunuz?


SEVAP

Gözlerinden oldukça rahatsız olan orta yaşlı bir hanım, sabah kahvesini beraber içtiği arkadaşına üzerine ipliği geçmiş olan iğnesini uzatıp “sevabına kardeş” şu yakam da düşmekte olan düğmeyi dikiver. Arkadaşı iğneyi eline alıp, cebinden bir düğme çıkararak kendi paltosunun düğmesini dikmeye başladı. Hazır saplı iğneyi bulmuşken, kendime bir sevap işleyeyim dedi. Eğer iğnede sap kalırsa senin içinde ikinci bahsi oynarız dedi.


SAMANLIK SEYRAN OLURMUŞ

Nasreddin hocanın oğlu bir gün komşunun kızına âşık oluverir. Babasına gelerek “ille de bana bu kızı al” diye tuttururmuş. Hoca oğlu karşısına alıp öğüt vermeye başlamış. Oğlum; düğün yapmak ev eşyası almak para ister. Sense hala eli ekmek tutmuş sayılmazsın. Bu iş nasıl olur? Oğlu yanar, yakınır. Baba der, bize bodrum katı da yeter iki gönül bir olunca samanlık seyran olur der. Hoca olunun bu kadar tok gözlülüğüne dayanamayıp, “peki ne yapalım gider kızı isteriz” der. Kızı isterler düğün dernek hazırlanır. Oğlan “baba bize oturacağımız yeri göstersene” der. Hoca oğlunu alıp evin zemin katına indirir. Oradaki boş olan bir odayı istediği gibi hazırlattıktan sonra açıp ona gösterir. Oğlan manzarayı görünce şaşırır. “baba” der, bir ot samanı sermişsin biz burada hayvanlar gibi mi yatacağız. Hoca oğluna döner, sana öğüt vermeye kalktığım da samanlığın size seyran olacağını söyleyen sen değil miydin?

KOKU

Kadın kocasına hiddetle bağırdı: senin bu pis kokundan artık iğreniyorum dedi. Kocası: hayret içinde cevap verdi. Ben her zaman senin deodorantından kullanıyorum dedi.


CELLADIN SEVGİLİSİ

Cellâdın sevgilisi telefonla aniden onu çağırınca, adam ipi heyecanla bırakıp koştu “ ne oldu sevgilim “ dedi. Sevgilisi ona saat on iki de sinemaya gidelim diyordu. Cellât saatine bakarak on ikiye yirmi var nasıl yetişebilirim dedi. Kadın: iptekinin işini bitirince “gel” dedi. Cellât mümkün değil bundan sonra iki kişinin de son arzularını yerine getirmeye mecburum dedi. Ancak işim bitince seninde son arzunu yerine getirebilirim, bilirsin son arzular biraz uzun sürüyor dedi.


DİNLENME

Arkadaşına, yolda rastlayınca yahu dedi. Seni ne zaman görsem kitap okuyorsun rahatsız etmemek için de seslenmiyorum. Senin çalışmayıp da dinlendiğin bir saat yok mu? Diğeri düşünerek, ancak karımın beni rahat bıraktığı geceler uyuyup dinleniyorum. O gün yorgunluğumun iki üç mislini çıkarıyorum dedi.


ANNE VE ÇOCUK

Anne ve kızı karşılaşmışlar birbirlerine sarılıp kucaklaşmışlardı. Küçük kız annesine, bana sarıldığın zaman ne hissediyorsun? Diye sordu. Anne ne hissedeceğim kalbimde açılan evlat sevgisinin dolduğunu. Kızı, peki anneciğim babamdan hep uzaksın onun açtığı boşluğu kim dolduracak? Anne açıkgöz kızının bu sorusu karşısın da önce şaşırdı sonra çabucak toparlayıp cevap verdi. Ondan kolay ne var! Zaten fazla bir yer ayırmamıştım. Kalan o küçük yeri de sana bir kere daha sarılarak doldurmam kâfi.

TELGRAF

Çocuk elindeki telgrafla babasına koştu. Baba dedi “bak ağbimden telgraf var”. Postacıya bu telgrafı getirdiği için on lira verdim. Baba: çocuğun elinden telgrafı alıp içini açar ve çocuğuna bağırır. Bu deli saçması telgraf için postacıya bahşiş mi verdin. Git o bahşişi postacı dan da geri al. Telgraf da zaten okul taksitleri ile yol parası vesaire parası boyna para istiyor.

FIKRALAR-9 (10 KISA FIKRA)

AÇIKGÖZ

Arkadaşına sordu. Anlayamıyorum her gün migros kuyruğuna girip hiçbir şey almadan çıkıyorsun. Bunu neden yapıyorsun? Diğeri neden olacak dedi. Kuyruğa takılıp bir fiş alıp çıkıyorum.

NE KAZANIYOR

Elektrik süpürgesi ile evleri süpürüyor muşsun diye duydum. Bundan ne kazanıyorsun? Ne kazanacağım! Yere düşmüş olan kanepelerde unutulmuş olan yüzük bilezik değerli ne varsa süpürge makinesi ile çekip öyle kazanıyorum.

DEĞİŞME

Gençliğinde çapkınlığı ile ünlü olan arkadaşını her gün cami kapısında gördüğü ve orada ibadet eden arkadaşını fark edince, sordu. Gençliğinde sürekli randevu evlerini gezerdin. Şimdi ise Allahın evlerini gezmeye mi başladın? Diğeri ise gençlikte kadınları kızları aldattık şimdi ise Allahı aldatmaya çalışıyoruz.

AYAĞI KAYMIŞ

Aralarında konuşuyorlardı. Biri sözü bitlenmeye getirdi. Diğeri daha sözü bitmeden kaşınmaya başladı. İçlerinden biri çocuklar dedi. Bu bit neden sabun kokan başta pek durmuyor. Diğeri, neden olacak! Sabundan ayağı kayıyordur da ondan.

KAT OLMUŞ

Üç arkadaş yolda gidiyorlardı, içlerinden biri en başta olanı önde giden yaşlı adamı onlara gösterdi. “ şu yaşlı adamı gördünüz mü? Dedi. Dört kat olmuş yürüdüğü halde, herkes ona selam veriyor. Yanındaki tabi dedi. Ben yüzünü gördüm ünlü birinin maskesini takmış. Üçüncü arkadaşı lafa karışarak ben o adamı tanıyorum yüzündeki maske falan değil! O ünlü kişinin ta kendisi olduğu için herkes onun dört katına da selam veriyor.

ÖĞÜNME

Sporcu olan kocası eve döndüğünde karısı ona çıkıştı. “yazıklar olsun size” dedi. Ötersiniz, ötersiniz ama maçı kaybettiniz. Genç futbolcu kendini savunmak için tabi dedi. Saha çok çamurluydu tedbirsiz gittik maçı kaybettik. Kocasını baştan aşağı süzen kadın, ama üzerinde bir tek çamur izi bile yok. Sporcu koca; ben oyuna girmedim hep yedekte bekledim zaten girseydim kaybetmemiz mümkün değildi.

AĞLAYAN KÖPEK

Geçenlerde bir dostuma rastladım. Üzüntüsünden ağlamaklıydı. Ne üzüntün var? Dedim. Sorma bizim bahçedeki köpek geçenlerde yavruladı. Bizde ona bir kulübe yaptık. Ama iki gecedir hayvanda bir ağlamak bir uluma başladı. Gece gündüz ağlıyor merak edip baytarı alıp getirdim. Baktı muayene etti. Hayvan gayet sağlıklı yavruları da sağlıklı ama uluyup duruyor. Şöyle etrafıma bakınca az ötede yavrularının benzeri olan büyükçe bir erkek köpek diğer bir dişinin peşine düşmüş onunla ilişki kurmuş durumda. Baytar bey dedim, bu hayvan zannedersem eşinin başka bir dişi ile ilişki kurduğu için onu kıskanıyor ve ondan ağlıyor. Bakın gözü hep o köpekte. O da belli ki yavrularının babası ve bu hayvanın kocası sayılır. Baytar onun bu sözüne hak verip “derhal” dedi size reçete yazıyorum. Hayvanı buradan uzaklaştırın veya çeriye alın. Bu durumda gözüyle görmezse belki yatışır ağlaması da azalır. Ben hemen doktorun reçetesini yapıp, hayvanı yavrularınla birlikte eve taşıdım. Fakat karım bu duruma karşı çıktı. Bu hayvan eve girerse ben giderim dedi ve beni iki çocuğumla birlikte terk edip gitti. Diyeceğim şu köpeğim sustu şimdi de ben halime ağlıyorum.

KAR ADAM

Bir okulda yatılı talebelerin balo tertiplediği bir yılbaşı gecesi, bekâr ve genç öğretmenler talebelere “haydi” çocuklar şu kapının önüne bir kardan adam yapın der. Talebeler koşarak işe girişirler bulup buluşturup kardan adamı giydirip süslerler. Güzel büyük şapkalı sosyete kadını haline getirirler. Sonra da genç erkek hocalarını bakmaları için çağırırlar. Öğretmenler gelip burnunda havucu elinde süpürgesi olan kardan adam ararken yerine şık kadın bulunca, “çocuklar “ der. Sizin bu yaptığınız kardan adam değil kardan şık bir madam olmuş. Teşekkür ederim. Yalnız olduğumu biliyorsunuz baloda bana eşlik etsin diye bir kadın yaratmışsınız. Ama benim kar kadar soğuk bir arkadaşa ihtiyacım yok.

ÇARE

Adamın biri doktora gidip “aman doktor” dedi. Köpek ısırmasına değil de köpek havlamasına bir ilacınız var mı? Gece yarısına kadar havlayıp hırlaşıyorlar. Doktor: bunun gayet basit bir çaresi var dedi. Bir paket pamuk alın köpek havladığı zaman kulaklarınızı tıkayın ya da kapıyı çekip evden gidin.

ÖDEME

Hocanın evinin önünde koskocaman bir armut ağacı vardı. Üzerinde de o kadar çok meyve vardı ki karısı ile her gün armutlar bakıp inşallah çabuk büyürler derlerdi. Karısı bir gün kocasına, armutlar olunca ne yapacaksın diye sordu. Hoca da birazını afiyetle yeriz bir kısmını da konu komşuya veririz dedi. Kalanını da pekmez yaparız misafirlere ikram ederiz. Aradan bir iki gün geçti. Hoca ile karısı uyurlarken, onların dargın oldukları komşularının çocukları ellerinde sopalarla daha armutlar olmadan ziyan ettiler. Kimini yediler kimi ısırıp attılar bir kısmını da kenara yığdılar. Hoca uykusunun arasında bir gürültü duyar zar zor uykusundan kalkana kadar çocuklar kaçarlar. Hoca bahçe kapısına çıktığın da komşularının çocuklarını kaçarken görür. “sizi gidi köfte horlar” diye bağırır. Sizi gidi edepsizler alacağınız olsun der. Karı koca o sene armutlardan bir tane bile yiyemezler.
Dargın oldukları komşularının kapısının önünde bir şeftali ağacı vardı. Şeftalilerine hiç dokunmamışlardı. Şeftaliler olduğu zaman kızarmış ve dalları yere kadar uzanmıştı. Aradan bir yıl geçmişti bahar yine gelmişti. Hocanın armut ağacı çiçek açmıştı. Bir gün hoca elinde çiçeklerle geldi. Karısı: “bu ne?” diye sordu. Bu çiçekleri nereden kopardın? Hoca: bu sene erken davrandım o hain komşunun çocuklarından daha erken davrandım. Şeftali Ağaçları daha meyve vermeden çiçeklerini topladım.