6 Haziran 2017 Salı

FIKRALAR-9 (10 KISA FIKRA)

AÇIKGÖZ

Arkadaşına sordu. Anlayamıyorum her gün migros kuyruğuna girip hiçbir şey almadan çıkıyorsun. Bunu neden yapıyorsun? Diğeri neden olacak dedi. Kuyruğa takılıp bir fiş alıp çıkıyorum.

NE KAZANIYOR

Elektrik süpürgesi ile evleri süpürüyor muşsun diye duydum. Bundan ne kazanıyorsun? Ne kazanacağım! Yere düşmüş olan kanepelerde unutulmuş olan yüzük bilezik değerli ne varsa süpürge makinesi ile çekip öyle kazanıyorum.

DEĞİŞME

Gençliğinde çapkınlığı ile ünlü olan arkadaşını her gün cami kapısında gördüğü ve orada ibadet eden arkadaşını fark edince, sordu. Gençliğinde sürekli randevu evlerini gezerdin. Şimdi ise Allahın evlerini gezmeye mi başladın? Diğeri ise gençlikte kadınları kızları aldattık şimdi ise Allahı aldatmaya çalışıyoruz.

AYAĞI KAYMIŞ

Aralarında konuşuyorlardı. Biri sözü bitlenmeye getirdi. Diğeri daha sözü bitmeden kaşınmaya başladı. İçlerinden biri çocuklar dedi. Bu bit neden sabun kokan başta pek durmuyor. Diğeri, neden olacak! Sabundan ayağı kayıyordur da ondan.

KAT OLMUŞ

Üç arkadaş yolda gidiyorlardı, içlerinden biri en başta olanı önde giden yaşlı adamı onlara gösterdi. “ şu yaşlı adamı gördünüz mü? Dedi. Dört kat olmuş yürüdüğü halde, herkes ona selam veriyor. Yanındaki tabi dedi. Ben yüzünü gördüm ünlü birinin maskesini takmış. Üçüncü arkadaşı lafa karışarak ben o adamı tanıyorum yüzündeki maske falan değil! O ünlü kişinin ta kendisi olduğu için herkes onun dört katına da selam veriyor.

ÖĞÜNME

Sporcu olan kocası eve döndüğünde karısı ona çıkıştı. “yazıklar olsun size” dedi. Ötersiniz, ötersiniz ama maçı kaybettiniz. Genç futbolcu kendini savunmak için tabi dedi. Saha çok çamurluydu tedbirsiz gittik maçı kaybettik. Kocasını baştan aşağı süzen kadın, ama üzerinde bir tek çamur izi bile yok. Sporcu koca; ben oyuna girmedim hep yedekte bekledim zaten girseydim kaybetmemiz mümkün değildi.

AĞLAYAN KÖPEK

Geçenlerde bir dostuma rastladım. Üzüntüsünden ağlamaklıydı. Ne üzüntün var? Dedim. Sorma bizim bahçedeki köpek geçenlerde yavruladı. Bizde ona bir kulübe yaptık. Ama iki gecedir hayvanda bir ağlamak bir uluma başladı. Gece gündüz ağlıyor merak edip baytarı alıp getirdim. Baktı muayene etti. Hayvan gayet sağlıklı yavruları da sağlıklı ama uluyup duruyor. Şöyle etrafıma bakınca az ötede yavrularının benzeri olan büyükçe bir erkek köpek diğer bir dişinin peşine düşmüş onunla ilişki kurmuş durumda. Baytar bey dedim, bu hayvan zannedersem eşinin başka bir dişi ile ilişki kurduğu için onu kıskanıyor ve ondan ağlıyor. Bakın gözü hep o köpekte. O da belli ki yavrularının babası ve bu hayvanın kocası sayılır. Baytar onun bu sözüne hak verip “derhal” dedi size reçete yazıyorum. Hayvanı buradan uzaklaştırın veya çeriye alın. Bu durumda gözüyle görmezse belki yatışır ağlaması da azalır. Ben hemen doktorun reçetesini yapıp, hayvanı yavrularınla birlikte eve taşıdım. Fakat karım bu duruma karşı çıktı. Bu hayvan eve girerse ben giderim dedi ve beni iki çocuğumla birlikte terk edip gitti. Diyeceğim şu köpeğim sustu şimdi de ben halime ağlıyorum.

KAR ADAM

Bir okulda yatılı talebelerin balo tertiplediği bir yılbaşı gecesi, bekâr ve genç öğretmenler talebelere “haydi” çocuklar şu kapının önüne bir kardan adam yapın der. Talebeler koşarak işe girişirler bulup buluşturup kardan adamı giydirip süslerler. Güzel büyük şapkalı sosyete kadını haline getirirler. Sonra da genç erkek hocalarını bakmaları için çağırırlar. Öğretmenler gelip burnunda havucu elinde süpürgesi olan kardan adam ararken yerine şık kadın bulunca, “çocuklar “ der. Sizin bu yaptığınız kardan adam değil kardan şık bir madam olmuş. Teşekkür ederim. Yalnız olduğumu biliyorsunuz baloda bana eşlik etsin diye bir kadın yaratmışsınız. Ama benim kar kadar soğuk bir arkadaşa ihtiyacım yok.

ÇARE

Adamın biri doktora gidip “aman doktor” dedi. Köpek ısırmasına değil de köpek havlamasına bir ilacınız var mı? Gece yarısına kadar havlayıp hırlaşıyorlar. Doktor: bunun gayet basit bir çaresi var dedi. Bir paket pamuk alın köpek havladığı zaman kulaklarınızı tıkayın ya da kapıyı çekip evden gidin.

ÖDEME

Hocanın evinin önünde koskocaman bir armut ağacı vardı. Üzerinde de o kadar çok meyve vardı ki karısı ile her gün armutlar bakıp inşallah çabuk büyürler derlerdi. Karısı bir gün kocasına, armutlar olunca ne yapacaksın diye sordu. Hoca da birazını afiyetle yeriz bir kısmını da konu komşuya veririz dedi. Kalanını da pekmez yaparız misafirlere ikram ederiz. Aradan bir iki gün geçti. Hoca ile karısı uyurlarken, onların dargın oldukları komşularının çocukları ellerinde sopalarla daha armutlar olmadan ziyan ettiler. Kimini yediler kimi ısırıp attılar bir kısmını da kenara yığdılar. Hoca uykusunun arasında bir gürültü duyar zar zor uykusundan kalkana kadar çocuklar kaçarlar. Hoca bahçe kapısına çıktığın da komşularının çocuklarını kaçarken görür. “sizi gidi köfte horlar” diye bağırır. Sizi gidi edepsizler alacağınız olsun der. Karı koca o sene armutlardan bir tane bile yiyemezler.
Dargın oldukları komşularının kapısının önünde bir şeftali ağacı vardı. Şeftalilerine hiç dokunmamışlardı. Şeftaliler olduğu zaman kızarmış ve dalları yere kadar uzanmıştı. Aradan bir yıl geçmişti bahar yine gelmişti. Hocanın armut ağacı çiçek açmıştı. Bir gün hoca elinde çiçeklerle geldi. Karısı: “bu ne?” diye sordu. Bu çiçekleri nereden kopardın? Hoca: bu sene erken davrandım o hain komşunun çocuklarından daha erken davrandım. Şeftali Ağaçları daha meyve vermeden çiçeklerini topladım.