Adamın biri her gün akşam meyhaneye gelip, sarhoş olana kadar içki içiyor hesabını ödeyip
– Ah şu flüt, deyip öle gidiyormuş.
Bu durum aylarca aynı şekilde devam etmiş. Meyhanenin sahibi artık dayanamamış, Bir gün adamdan müsade isteyip masasına oturmuş.
– Özür dilerim beyefendi, rahatsız etmek istemem ama merakımı hoş görün size bir şey sormak istiyorum.
– Buyrun sorun
– Meyhanemize aylardır istinasız her akşam geliyorsunuz, mekan sahibi olarak teşşekkür ederim iyi bir müşterisiniz. Fakat neden her akşam hesabı ödeyip giderken “Ah şu flüt” diyorsunuz, çok merak ettim…
Deyince adam derin bir ahhhhhh ahh…. çekmiş ve anlatmaya başlamış.
– Bundan seneler önce bizim orkestramız vardı, bende bu orkestranın flütçüsüydüm. Bir konser vermek için bir ülkeye gittik.
Konserimizi çok beğendiler, alkışladılar, çiçek attılar, oda yetmedi herkesin müzik aletinin içine altın doldurdular. Benimki ufacık bir flüt içine hiç bir şey sığmadı, davulcu felan herkes köşeyi döndü, hepside orkestrayı bıraktılar. Ben bağrıma taş bastım hiç bir şey söylemedim, paradan daha önemli şeyler vardı çünkü, yeni bir orkestra kurdum, yetiştirdim ve konser vermek için başka bir ülkeye gittik, orada da konserimizi çok beğendiler, elleri şişene kadar alkışladılar oda yetmedi herkesin müzik aletinin içine değerli taşlar, paralar doldurdular benimkisi ufacık bir flüt yine hiç bir şey sığmadı. Yine sesimi çıkarmadım bağrıma taş bastım.Neyse yeni bir orkestra daha kurdum eğittim ve konser için başka bir ülkeye gittik.O ülkenin müzik tarzı çok farklıymış. Konserimizi hiç beğenmediler. Yuhaladılar, çürük domates attılar, bütün bunlar yetmiyormuş gibi birde sahneye gelip herkesin müzik aletini kıçlarına soktular.
Arkadaş kimseninki girmedi benimkisi …