Hemşire yoğun bir hastane nöbetinden çıkar, yorgun argın evine döner.
Paltosunu çıkarıp doğruca yatak odasına girer. Niyeti hemen kafayı vurup uyumaktır.
Fakat odaya girince gözlerine inanamaz.
Perdeyle loşlaşmış yatak odasında yatakta iki kabartı ve yorganın ucundan çıkan iki çift ayak vardır.
Bir anda gözü döner, gardırop askısından çekip söktüğü sopayla yataktakilere var gücüyle vurmaya başlar.
Ciyaklamalar ve bağrışmalar arasında kolları yoruluncaya kadar vurur.
Nihayet yorulup nefes nefese kaldığında sopayı bir tarafa atar, odadan çıkar ve bitkin bir halde mutfağa gider.
O da ne?
Kocası önünde bir kahve, kulaklarında kulaklık bir yandan müzik dinliyor, bir yandan gazetesini okuyor.
Karısını gören adam gülümseyerek kulaklığını çıkarır:
"Geldin mi hayatım? Sana bir müjdem var; dün gece annenle baban geldiler. Hadi git bir hoş geldin de, hem kahvaltıya çağır. Bizim yatakta uyuyorlar."