Bir okuru göndermişti, yazanı belli değildi. Pulur, defalarca ve
ısrarla yazarını bulmak için köşesinde çağrılar yaptıysa da, ne şair
ortaya çıktı nede bir bilen, tanıyan vardı. Nerede ne zaman
yayımlanmıştı? Bilen de gören de yoktu.
Şiiri birde biz yazalım:
"Kavgayı ağacın yaprağına yaz,
Sonbahar gelsin, yapraklar kurusun diye.
Öfkeyi, bir bulutun üstüne yaz,
Yağmur yağsın, bulut yok olsun, diye.
Nefreti, karların üstüne yaz,
Güneş açsın, karlar erisin diye.
Ve dostluk ve sevgiyi, yeni doğmuş bebeklerin yüreğine yaz,
Onlar büyüsün, dünyayı sarsın diye."
* * *
İzmir'li öğretmen Rahile Horzum, bu şiiri öğrencilerine değerlendirmeleri için ödev olarak verdi.
"Siz kavgayı, öfkeyi, nefreti, sevgiyi ve dostluğu nerelere yazardınız?"
41 öğrenciden gelen cevap kağıtlarından ikisini seçti.
CEREN :
"Kavgayı eski bir kağıda yazmak isterdim,
Çöp sanılıp atılsın diye.
Öfkeyi, bir mendile yazmak isterdim,
Kullanılıp atılsın diye.
Nefreti, sahildeki kuma yazmak isterdim,
Deniz dalgaları büyüyerek yok etsin diye.
Sevgi ve dostluğu, bir tohuma yazmak isterdim,
Büyüyüp dünyayı sarsın diye."
* * *
MERVE dedi:
"Kavgayı, kömürün üstüne yazmak isterdim,
Kömür yansın, kavga kömürle yanıp yok olsun diye.
Öfkeyi, gecenin karanlığına yazmak isterdim,
Gün ışıyınca, karanlıkla birlikte öfke yok olsun diye.
Nefreti, toprağın üstüne yazmak isterdim,
Herkes toprağa bassın, nefret ezilsin diye.
Sevgiyi ve dostluğu çınar fidanına yazmak isterdim,
Asırlar boyu canlı ve güzel kalsın diye."
* * *
Rahile öğretmen, öğrencilerinin kavga, dostluk, öfke ve sevgi hakkında
ki düşüncelerini okuduktan sonra kendi defterine şu değerlendirme notunu
düştü:
"Bence bu çocuklar böyle düşünüyorlarsa, hiçbir şey için geç değil...
Umudum ve dileğim, onların barış, dostluk ve sevgi dolu bir dünyada yaşamaları."